Düpedüz ihanet!..

A -
A +
En sonda söylemek istediğimi en başa yerleştireyim... Kafamızı kumlara gömmekle, yapılan stratejik saldırılardan korunmak mümkün değil. Ülkenin en hayati kurum ve kaynaklarına çok sinsi ve çok kapsamlı bir hamle söz konusu!..
Herhalde bu memleketteki en gabi şahıs bile, 'yolsuzluk operasyonu' ambalajı içinde, Türkiye'ye yutturulmak istenen zokanın ne olduğunu anlamıştır değil mi? Sadece şu Hatay Kırıkhan'daki TIR meselesi dahi, yaşanmakta olan vahametin boyutlarını yeterince ortaya koyuyor... Bu hadiseyi bir savcının şahsi gayretkeşliği ile izah etmek mümkün mü? Devletin istihbarat yetkililerinin kontrolünde olduğu resmen bildirilmesine ve Hatay Valisinin mülki yetkisi çerçevesinde inisiyatif almasına rağmen, taa Adana'dan kalkıp olay mahalline gelen ve bahse konu aracın aranmasında ısrarcı olan savcı, acaba hangi saiklerle hareket ediyordu? Onu bu şekilde ısrarcı kılan etken neydi acaba? Mezkûr savcıya kim, hangi mekanizma ihbarda bulundu ve hangi bilgiyi verdi ki, savcı bey böylesine yetki aşımında bulunacak derecede ısrarcı oldu?
Türkiye'nin millî güvenliği ve bekası açısından, bu olayın en ince ayrıntısına kadar aydınlatılması şarttır. Aksi halde yandı gülüm keten helva!.. Söz konusu TIR ile ilgili ihbar, dâhili kaynaklardan mı, yoksa harici servislerden mi gelmiştir? Bu sorunun cevabı hayatidir. Çünkü Türkiye'yi uluslararası arenada fena halde zora sokacak bir teşebbüs, zar zor ve son anda akamete uğratılmıştır. Ama yine de bu teşebbüsün hasarı büyük olmuştur. Zira savcı olay yerinde çok manidar bir direniş sergilerken, sosyal medyadaki malum leşkerler de, İngilizce haber ve tweetlerle, Türkiye'nin Suriye'deki radikal terörist gruplara silah yardımı yaptığını pompaladı. Epey zamandan beri, medyada 'beşinci kol' faaliyeti içinde olan elemanların bu yaptığı, düpedüz ihanetti şüphesiz... Ancak bu işler bu kadar ucuz olmasa gerek.
AK Parti iktidarı, 2002 yılı Kasımında görevi devraldığında, Türkiye yine çok zor bir dönemden geçiyordu ve hükümet kucağında en az yarım düzine ateş topu bulmuştu. O çetin problemleri tek tek çözebilen ve ülkeyi bugünlere getiren iktidar, belki de siyasi hayatının en kritik dönemini yaşıyor. Zira bugünkü durum gerçekten ürkütücü... İhanet sarmalı tahminlerin çok üstünde tehlike arz ediyor. Düşmanın hariçten saldırmasına, her zaman bir çare bulunabilir. Ama ihanet olduğunda, yani kale kapıları içeriden düşmana açıldığında, vaziyet fenadır. Başbakan Başdanışmanı Yalçın Akdoğan'ın, dünkü yazısında (Star Gazetesi); "KÜRESEL TEZGÂHIN ZAVALLI PİYONLARI" diye tanımladığı bu piyonların, son zamanlarda düşman için çok sayıda kale kapısı açtığını unutmayalım. Türkiye'ye en az 105 milyar dolara (Yani Türkiye'nin yıllık millî gelirinin sekizde biri...) mal olan, Halk Bankası operasyonundan sonra, önceki gün Hatay'da, ülkenin istihbarat servisine karşı ikinci bir "7 Şubat hamlesi" gerçekleştirilmek istenmiştir...
Evet, Başbakan Erdoğan'ın şimdiye kadar, hayli yutkunduğunu biliyoruz. Ama bu arada birileri de kendisi hakkında, ölüm tehditleri dâhil her türlü şantajı yapmakta... Galiba artık bazı şeyleri daha açık konuşması lazım!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.