Başbakanın üslubu ve bazı gerçekler...

A -
A +
Başbakan Erdoğan'ın salı günü Parti Grubunda yaptığı konuşma, 17 Aralık Operasyonundan bu yana, en sert ifadeleri ihtiva ediyordu. Öteden beri Erdoğan'ın üslubunu fazla nobran ve kırıcı bulan, belki de sırf bu yüzden kendisine muhalefet edenlerin eleştirilerini hep dinleriz. Ancak Başbakanı emsallerinden ayıran en önemli özelliği de bu üslup olsa gerek... Yani her şart ve her durumda, söylemek istediğini hiç eğip bükmeden, doğrudan doğruya seslendiren ve bu konuda gelmesi muhtemel tepkileri hesaplamaktan ziyade; meramını ifade etmeyi, tabiatıyla bütün riskleri de göze alarak bilhassa tercih eden bir üslup.
Dünkü büyükelçiler toplantısında yaptığı konuşmada bu özelliğini bir kere daha net biçimde ortaya koydu. Sayın Erdoğan, Türkiye'yi yabancı devletler nezdinde temsil eden diplomatlara hitap ederken, bu konuşmanın televizyonlardan naklen yayınlanıyor olmasını da dikkate alarak, acaba daha farklı bir tonda konuşmayı neden tercih etmedi? Şu ifadesi bu noktada yeterince fikir verir nitelikte: "Bizim dış politikada gizlimiz saklımız yoktur. Ne isek oyuz..." Hakikaten Erdoğan, Başbakanlık görevini deruhte ettiği ilk günden bu tarafa, üslubunu iç ve dış politikaya göre iki farklı tarzda ortaya koyma yoluna gitmedi. Hatta kimileri zaman zaman, dış politika konularında bu derece yalın, sert ve nobran bir üslubun getirebileceği maliyetlere de dikkat çeker oldular...
Ancak Başbakanın dış dünyada bu üslubuyla temayüz etmesi ve daha da dikkat çekici olanı bu haliyle dost-düşman çevrelerde kabul görmesi ve kanıksanmış olması gerçeğini de dikkate almak gerekir. Yani Başbakan bazılarının iddia ettiği gibi, "konuşma şehvetine" kapılarak kontrolsüz bir dil kullanmıyor. Düşünce ve maksadını en açık, en yalın şekilde ifade ederek; netice alma yolunda, muhatapları nezdinde pekâlâ avantaj da kazanıyor. Klasik politikacı kıvraklığından ziyade, 'içi-dışı bir'; olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olan bir şahsiyet sergiliyor. Belki de yakaladığı üstün başarıların sırrı burada gizli!
İşte bu üslup içerisinde Başbakan, salı günü, 17 Aralık Operasyonu ve devlet içindeki paralel yapılanma hakkında, şimdiye kadarki en keskin ve sert ifadeleri kullandı. 17 Aralık ve devamındaki operasyonlar için, "Bugüne kadarki en hainane darbe teşebbüsü..." benzetmesini yaparken, bahse konu paralel yapılanma için de, çete ve örgüt, Haşhaşiler tanımında bulundu. Şüphesiz Erdoğan'ın yaptığı bu anlatım ve tahliller, ortaya çıkan müthiş bilgi ve belgelere dayanıyor. Nitekim yeni durumların olabileceğini de hatırlattı. Benzer bir tahlili dünkü büyükelçiler konuşmasında da yaptı ve onlara, bu tehlikeli örgütü yurt dışındaki muhataplarına iyi anlatmaları talimatını verdi. Çünkü mezkûr örgütün dış bağlantıları yanında, yaptıklarının devlete verdiği tahribat ve buna rağmen ülke aleyhine yapılan tezvirat ürkütücü boyutta. Bu noktada, Başbakanın üslubu ve kullandığı ifadeler hiç de şaşırtıcı değil. Zira doğrudan ülkenin stratejik menfaatlerini hedef alan korkunç hamle karşısında, lafı dolandırmanın âlemi yok!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.