Yanlış terazi ile doğru tartılmaz!..

A -
A +

Bu ülkede siyasi iktidar ilk defa yolsuzlukla itham edilmiyor. Dahası bu memlekette, yolsuzluk ithamına maruz kalmayan hiçbir iktidar olmadı!.. Bundan biraz geriye giderek, mesela 1991 seçimleri öncesinde yaşananları şöyle bir hatırlayalım: Sahi Süleyman Demirel, Turgut Özal hükümetine karşı nasıl bir kampanya yürütüyordu? O sırada Yunanistan'da patlayan bir banka skandalını metafor yapıp, her gün KOSKOTAS DOSYALARINDAN bahsediyordu. Bugün uçurulan rakamlar gibi, Demirel de, Özal ve ekibine atfen, dış gezilerde yapılan harcamaların büyüklüğünü anlatmak için, bilmem kaç bin kişinin asgari ücret rakamını telaffuz ediyordu... 1991 sonrasında Demirel, Erdal İnönü ile birlikte koalisyon hükümetiyle iktidara geldi. Fakat bahse konu dosyaların bir daha lafı olmadı. Yani o rahatsız edici iddialardan hiç, ama hiçbir şey çıkmadı...
Aynı şey daha yakın geçmişte Kemal Kılıçdaroğlu tarafından tekrarlanmadı mı? Kendisi henüz liderlik koltuğuna oturmamıştı. Fakat o arkası bir türlü gelmeyen yolsuzluk iddialarıyla maalesef yıldızı parladı ve malum kaset darbesi neticesinde, CHP'nin başına geçti. Kendisi dişe dokunur bir seçim başarısı gösteremedi. Şimdi de koltuğu muhafaza etmek için aynı teraneleri sürdürüyor. Başbakan Erdoğan'a çok ağır ifadelerle bol bol hakaret ediyor. CHP lideri bu tür asılsız ithamlar sebebiyle, tazminatlara mahkûm olsa da (Kayseri Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki'nin kazandığı paralarla sucuk partisi vermesi vs...) bu huyundan vazgeçmiyor. Seçimlere bir ay kalmış olmasına rağmen, daha kaç ilde miting yapacağını, mesela Diyarbakır'a gidip gitmeyeceğini dahi bilmeyen bir Ana Muhalefet Lideri, partisinin teşkilatına genel sekreteri vasıtasıyla; Erdoğan için başbakan sıfatı ve 'sayın' ifadesi kullanılmaması yolunda genelge gönderiyor...
Siz böyle bir siyasi üsluptan ne bekleyebilirsiniz? Ancak CHP'nin genlerinde bu var. Birkaç günden beri, medyada tarihî bir belge dolaşıyor. 27 Mayıs darbesi sırasında, Demokrat Parti mensuplarını aşağılamak ve halkın gözünden düşürmek için, korkunç bir iftira düzmüşler. Güya, "DP'liler 12 uçak dolusu altınla yurt dışına kaçarken yakalanmışlar..." Darbe ortamını kızıştırmak için de, gençlerin kıyma makinelerinde kıyıldığı şeklinde, tüyler ürpertici, hiçbir ahlaka sığmayan yalan ve iftiralar savrulmuştu!..  Bu yalan ve iftiralarla darbe tezgâhlandı. Lakin halkın ekseriyeti her şeye rağmen, bunlara kanmamış ve ilk seçim sandığı önüne konduğunda, darbecilere ve onun arkasındaki odaklara gerekli dersi vermişti. Bugün aynı hezeyanla bir sonuç almak isteyen çevreler de, 30 Mart günü milletten gerekli dersi alacaklar. Bunda hiç tereddüt yok. Ama biliyoruz ki, seçim yenilgisine rağmen, şer ittifakları durmayacak.
Yargı ve emniyet içindeki paralel yapının oyunu çok çabuk bozuldu. İhanet planının çapı büyük ölçüde deşifre oldu. Ama hâlâ uydurma Selam Örgütü ile yapılmak istenen darbeyi, yolsuzlukla mücadele gibi yutturmaya çalışan, ekseni kaymış insanlara ne demeli acaba? Halkın zekâsıyla alay edip, ihanete arka çıkan bu zümre, mutlaka duvara toslayacak!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.