Son düzlüğe girerken...

A -
A +
Mahalli seçimlerin çok ötesinde bir mahiyet kazanan 30 Mart'taki SANDIK İMTİHANI, bazıları için siyasetteki serüvenlerinin sonu olabilir!..

Vatandaşın liderlerden ve adaylardan sözü ve sahneyi devralmasına iki gün kala, siyasi partiler bütün gayretleriyle meydanlarda; sokaklarda, salonlarda ve dahi tek tek evlerde, bir oy daha fazlasını almak için çırpınıyor. Geçmişteki yerel ve genel seçimlerden çok daha sert ve kırıcı geçen bu propaganda sürecinde, liderlerin ses telleri bile havlu atmış vaziyette! Oysa bunca yıllık demokrasi tecrübesine sahip bir ülkede, partilerin yöneticileri ve adayları, sandık sonrası günleri de düşünerek, daha ölçülü ve makul bir dil kullanabilmeliydi. Ne yazık ki bunu başaramadılar. Lakin halkımız, o engin sağduyusu ile daha sakin ve soğukkanlı bir şekilde siyasileri izlemeye devam ediyor, her birine tek tek notunu veriyor. Pazar günü, bu notların toplamı ve neticesi olan siyasi karnesini de verecek, her partinin durumunu tartışılmaz bir şekilde tespit ve tescil edecektir.
30 Mart'taki sandık imtihanı, her yönüyle mahalli seçimlerin ötesinde bir mana ve ehemmiyet kazanmış durumda. Başbakan Erdoğan'ın hemen her meydanda tekrarladığı üzere, bu seçimler Türkiye'nin istikbali ve istiklâline dair hayati bir istikamet çizecek. Pazar günü vatandaştan geçer not alamama durumunda, kimileri için siyasi serüvenin sonu olacak. Bunu şimdiden kayda geçirmekte yarar var. Belki de kaçınılmaz sonucu sezen bazı siyasiler, bu yüzden fazlasıyla gergin ve normal olmayan bir üslupta ısrar ediyor... Neyse, vatandaşın sözü ve sahneyi kendilerinden devralmasına pek bir şey kalmadı. 30 Mart akşamı, kimin doğru; kimin yanlış yaptığı, kimin kendisini yeterince takdim edip etmediği, kesin biçimde ortaya çıkacak.
Milli iradenin güçlü şekilde tezahürü, şüphesiz ülkedeki siyasi tansiyonu düşürecek. Bunun aksine tezler üretmeye çalışan kimi medya organları yanlış yolda gittiklerini eninde sonunda fark edecek. Vatandaşın kararını beğenmeyen, millî iradeye rağmen birtakım maceralara atılmak isteyen kesimler, herhalde bunun bedelini de ödemeye hazır olmalı! Bu hususun altını kalın bir çizgi ile çizelim... Ham hayal peşinde koşan, vatandaşın reyini; hâlâ daha 1930'lardaki elitist-seçkinci anlayışla değerlendirmeye devam eden, medyadaki kalemşorlar da, herhalde ve mutlaka 30 Mart sonrasında basiretsizlikleriyle yüzleşecekler. Her ne kadar yeterince pişkin olsalar da, kim bilir, belki yüzleri biraz olsun kızarıverir... Bazı tetikçi kalemler, bu süreçte ahlak kurallarını aşırı şekilde çiğnedi. Öyle ki, "gelişmiş" diye tanımladıkları memleketlerde, böylelerinin fikir erbabı olarak ortalıkta dolaşması hiç mümkün değil.
Fakat ne yazık ki, bizim memleketimizde bunların at koşturduğu bir piyasa mevcut. Giderek daralsa da, bu piyasayı tepe tepe kullanıyorlar. Sevindirici olan taraf, halkımızın bu tetikçi ve tahrikçilerin tuzağına düşmemesi... Çok şükür, bütün ajitasyonlara rağmen, vatandaşlarımız sükûnetini muhafaza etti. Birkaç ufak tefek hadise dışında, kayda değer bir asayiş meselesi yaşanmadı. Dileyelim ki, seçimlerin sonuna kadar bu böyle devam etsin. Türkiye üzerinde hesap yapan mihraklara verilecek en güzel cevap da budur...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.