Haşin Kılıçlar!..

A -
A +

Bizim ülkede yüksek yargı organlarının riyaset makamında görev yapan yargıçlar, nedense emekliliğine yakın dönemlerde farklı bir kimliğe bürünürler...
Yargıtay eski başkanlarından birisi (Aslında ismini hatırlıyorum, ama aradan çok zaman geçtiği için belirtmeyeyim), emeklilik merasiminde veda konuşmasını yaparken şöyle bir cümle sarf etmişti: "Bizde yargıçlar, vicdanı ile cüzdanı arasında sıkışmış durumda!.." Esasen bu ifadeyi kullanırken, genel olarak hâkimlerin özlük hakları ile ilgili sıkıntıları dile getirmek istemişti. Fakat böyle sivri bir cümle kullanması, o vakit çok dikkat çekmiş, lehte ve aleyhte epeyce tepkiler almıştı. Kim bilir belki de bu sonucu elde etmek için, bilerek ve isteyerek böyle bir söz sarf etmişti. Nedense bizim ülkemizde, yüksek yargıçlar; bilhassa yüksek yargı organlarının riyaset makamlarını işgal etmiş olanlar, genellikle emeklilik günleri yaklaştığında âdeta farklı bir kimliğe bürünürler.
Bu minvalde, daha önce Yargıtay ve Anayasa Mahkemesinde başkanlık yapmış bazı yüksek yargıçlar, yıl dönümleri veya benzeri önemli vesilelerle yaptıkları konuşmalarda, olağanüstü ölçüde ve evet olumlu anlamda, dikkat çekmişlerdi. Yargıtay eski başkanlarından Sami Selçuk'un geçmişte, hukuk kavramı ve ilgili meseleler etrafında yaptığı bir konuşma, çok büyük yankı uyandırmış ve yıllarca hafızalarda canlılığını korumuştu. Aynı şekilde Ahmet Necdet Sezer, Anayasa Mahkemesi Başkanı sıfatıyla yaptığı bir konuşmada, hak ve özgürlükler kavramlarını o derece mükemmel işlemişti ki, kimi çevreler hayret ve hayranlıklarını gizleyememişti... Ancaak, daha sonraki dönemde Sayın Sezer'den, ne yüksek yargıç olarak, ne de cumhurbaşkanlığı görevinde iken, böyle bir konuşma duymak mümkün olmadı. O yüzden olacak ki, bazıları yukarıda bahsi geçen konuşmanın, başkaları tarafından kaleme alınmış olduğunu dile getirir oldular.
Sami Selçuk da emekli olup köşe yazarlığına soyunduğunda, kimi zaman uçlarda gezmekle birlikte, genel olarak çizgisini korumayı bildi. Akademisyen kimliğinin de verdiği avantajla, hukuk dünyasında her zaman görüşüne kulak kabartılan biri olmayı başardı. Fakat birkaç gün önce, öyle şeyler söyledi ki, o eski Sami Selçuk kimliğini ve kişiliğini fena halde örseledi. Sayın Selçuk bu defa hukuk değil de, siyaset alanı ile ilgili görüş serdetmişti. Lakin fena halde baltayı taşa vurmuştu. Başbakan Erdoğan'ın İsrail Cumhurbaşkanına "one minute" çekmesini, bugüne kadar en keskin muhaliflerinin dahi söylemediği şeylerle yorumlamaya kalkmıştı. Söyledikleri tek kelime ile skandaldı... Kendi namıma fena halde şaşıp kaldım. Bildiğimiz Sami Selçuk bu muydu?!
Dün AYM'nin 52. Kuruluş Yıldönümü münasebetiyle, Başkan Haşim Kılıç da bir konuşma yaptı. Uzun görev yıllarında takındığı dengeli tavır ve ortaya koyduğu başarılarla, hakkında son derece müspet kanaate sahip olduğumuz Sayın Kılıç, bu defa gerçekten şaşırttı. Öyle ki, Meclis Başkanı Cemil Çiçek gibi soğukkanlı ve tecrübeli bir devlet ve siyaset adamı dahi, buna sert tepki gösterme ihtiyacı duydu. Haşim Kılıç da birkaç ay sonra emekliye ayrılacak. Acaba o da yukarıda anlatmaya çalıştığımız sendromun kurbanı mı oldu? Zira tanıdığımız Haşim Kılıç'ın üslubu böyle haşin değildi. Gerçekten ne oldu da 'kılıç çekme' ihtiyacı duydu?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.