1 Mayıs ve İşçi Hakları...

A -
A +

1977 yılından beri 1 Mayıs kutlamaları ülkemizi fena halde geriyor. "Her yer Taksim, her yer direniş..." gibi absürt bir yaklaşımın işçi haklarıyla ne ilgisi var?
DİSK Genel Başkanı Kani Beko, bir sendika yöneticisinden ziyade, bir direniş örgütü lideri edasıyla konuşuyor: "1 Mayıs günü bütün yollar Taksime çıkacak. Her yer Taksim, her yer direniş..." sloganıyla âdeta yangına körükle gidiyor. Peki, bu tuhaf dayatmanın işçi haklarına katkısı ne olabilir? Böylesine sivri tavırlar, 1970'li yıllardaki sosyalist-komünist ideolojinin koyu gölgesi altında kalan sendikacılık anlayışından başka bir şey değil. Nitekim Disk ve benzeri sendikaları yönetenlerin söylemine baktığımızda, mahut "proleterya sendikacılığı" zihniyetinden öteye, bir arpa boyu yol alamadıklarını görüyoruz. Şunu kesinlikle vurgulamalıyız ki, bu türden sloganları tekrarlamakla, işçi haklarına ve emeğin değerinin korunmasına yönelik en ufak bir iyileştirme mümkün değil. Oysa ekonomik gelişmesini tamamlayamamış bütün memleketlerde olduğu gibi, bizim ülkemizde de işçi hak ve menfaatleri konusunda, pek çok problem çözüm beklemekte.
Bu problemlerin çözümünde en önemli görevlerden biri de şüphesiz sendikalara düşüyor. Öncelikle çalışma hayatı ve işçi haklarıyla ilgili meseleleri tam ve doğru biçimde ortaya koymak... Bunun devamındaki en önemli fonksiyon da, işveren tarafı ve hükümet organlarıyla yapıcı müzakereler yürütmek suretiyle, sonuç almaya çalışmaktır. Ama bunu yapmak yerine, daha çok siyasi şovlar içinde olmak; toplantı ve gösteri yapma hakkını kötüye kullanmak, bu çerçevede kamu düzenini tehdide ve bozmaya dönük anarşik eylemlerde başrol oynamak gibi, absürt bir yaklaşımın izahı yoktur. Günlerden beri hükümet erkânı, 1 Mayıs kutlamalarının niçin Taksim'de yapılamayacağını anlatmaya çalışıyor. İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, eldeki ciddi istihbarat bilgilerinden bahsediyor. Yakalanan Kalaşnikof tüfeklere dikkat çekiyor. 1 Mayıs için Taksim'de, uzun namlulu silah tehdidinin büyüklüğünü vurguluyor. Ama bütün bunlara karşı DİSK ve uzantıları, bambaşka telden çalıyor.
DİSK Başkanı Beko, "Bu akıl dışı, hukuk dışı yasağa karşı Taksim'deyiz..." diye devlete meydan okuyor. Önceki yıllarda buna benzer yaklaşımların nelere mal olduğunu gayet iyi hatırlıyoruz. Taksim'de yasa dışı gösteriyi zorlamak, civardaki esnafın iş yerlerinin cam-çerçevesini indirmek, banka şubeleri de dâhil, millî serveti yakıp yıkmak... Emniyet güçleri olaylara müdahale edince de, aşırı güç kullanma, cop ve gaz edebiyatı ile toplumu ajite etmek... Bunun hiçbir samimi tarafı yok. Mülki idare başka meydan gösteriyor. Yenikapı'da, Kazlıçeşme'de, Maltepe'de, gelin mitinglerinizi yapın diyor. Hatta mitinge gidecek işçileri taşımak için de, belediye araçlarını tahsis ediyor... Lakin bunların maksadı başka... İlle de Taksim, Taksim de Taksim, diye diretiyorlar. Hâl bu ki Valilik, çelenk koyma ve saygı duruşu gibi sembolik kutlama için de, sınırlı sayıda işçi temsilcilerinin Taksim Meydanı'na çıkmasına izin veriyor. Ancak DİSK ve paralelindeki örgütlerin, buna riayet etme niyeti yok.
Evet, ne yazık ki, yine ülkeyi gerecekler. Ne diyelim, anarşi ve Vandalizm ile kamu düzenini bozanlar, sonucuna da katlanmak durumundadır! Temennimiz o ki, sağduyu galip gelsin...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.