Elli sekizinci hükümet

A -
A +

Abdullah Gül, Türkiye Cumhuriyetinin, 58. Hükümetini, Cumhurbaşkanı'nın uyarılarını dikkate alarak, arızasız, kurdu ve Meclisten, arızasız-kolayca, güven oyu alacak. Bu hükumetin başarılı olmasını, vatanseverlik gereği can-ü gönülden temenni ediyorum. Gül'e ve Bakanlarına, münasip bir hoşgörü mühleti tanımak gerek. Bu müddet zarfında küçük şeylere kanca takmamak, hatta olası dil ve hareket sürçmelerini, not etsek de, kaşımamak da gerek. Avantajları Yeni hükümet, TBMM'deki kahir, yani ezici çoğunluğu ile memlekette ve dünyada esen olumlu hava ile, göreve, avantajlı başlıyor. Bakın; düne kadar "irtica gelecek-laiklik elden gidecek" diye mangalda kül bırakmayan medyamız ve köşe yazarları, yeni iktidara destek vermekten, hoşgörü kredisi açmaktan öte, şakşakcısı oldular. Zaten, "Gidene ağam gelene paşam" demek alışkanlığı vardır ama şimdiki biraz fazla oluyor. Mesela, Ertuğrul Özkök'ün değerlendirmesi: Erdoğan duruşu ve konuşmalarıyla öylesine üstün bir devlet adamı imiş ki, sadece bu bile, Anayasının 109. maddesinin değiştirilip O'nun dışardan Başbakan yapılmasını, gerektirirmiş! Pes doğrusu!.. Endişeler Evet ben bu hükümetin başarılı olmasını bir vatansever olarak, diliyorum ama bazı önemli endişelerimin ve potansiyel bazı tehlikelerin olduğunu, kayıtlara geçsin için, ifade etmek isterim. Önce daha önce de yazdığım gibi, Erdoğan'ın, Avrupalılara ve bizim liberallere hoş görünmek uğruna, Kıbrıs sorununu AB üyeliğine ve müzakere tarihi almaya bağlaması yanlıştı. Bu yolda bazı gafları oldu. Avrupalılar, BM planını Türkiye'yi AB'ye bir an evvel almak için desteklemiyorlar: Kıbrıs sorununu halledip, adayı üye yaparak Rumları ve Yunanistan'ı memnun etmek için, acele ediyorlar. Erdoğan'ın, bence yeni gafı; AB'ye 7-8 yıl sonra girermişiz? O 7-8 yıl şapkamız elimizde kapıda beklerken, şimdi hazmedemedikleri Türkiye'yi lokma lokma ederler Sayın Erdoğan!!. Yunanlılar da, güya, bizi destekliyorlarsa, bu da güzel gözlerimiz için değil! Bizim Brüksel sevdalısı taife, Atilla dönemi geçti diyorlar ama Papandreu, Simitis ne derlerse desinler, kuyruk acıları bitmedi. Simitis de bunu Ege konusunda ağır bir şekilde ima etti. Enosis ve Ortodoks kilisesinin emelleri sona ermedi. Onların kuyruk acıları, bizim de toplu mezarlarımız var! Sorunlar "Efharisto" demek ve eski Cunta lideri Yoannides'in de dediği gibi birlikte sirtaki oynamakla çözülmüyor... Başka tehlike sinyallerini, TBMM Başkanı seçilecek Bülent Arınç'ın Neşe Düzel'le sohbetinde sezdim. Dışişleri Bakanlığında kadro değişikliğinden bahsetmesi ve daha önemli hemen MGK'nın Verheugen'in de dediği gibi, çaptan düşürülmesi gerekeceğini, açıkca söyledi!.. Ağızlar torba değil ki büzesiniz!. Bulutlar ve umutlar Ama gene de, biz geleceğe olumlu ve iyi tarafından bakalım. Önce Abdullah Gül'ün Başbakanlığa tayini ve kişiliği, bir bakıma umut verici. Gül, kişisel intibama dayanarak söylüyorum, iyi eğitim görmüş, dış politikayı ve batı dünyasını bilen, insanlarla ve yabancılarla iyi iletişim kurabilecek sevecen bir insan. İnsana ilk bakışta güven telkin ediyor. Erdoğan-Gül ikilemi konusunda iki sorun olabilir: Birincisi, devletin gizli belgelerini bu istişarelerde haliyle liderine açıklamak durumunda olursa bundan doğabilecek komplikasyonlar veya şüpheler... Çok dikkat edilse bile, şüpheler dışardan kaşınacaktır. İkincisi, Erdoğan Başbakan olana kadar aylar geçeceğine göre, Gül ile Erdoğan arasında yetki ve ilke sürtüşmeleri olmaz mı?. Belki biraz fazla şüpheciyim, ama, mesela Erdoğan'ın Abdullah Gül'ün "koordinatör" - yani "icracı" olmayan- bir Başbakan olacağını vurgulamasının sebebi nedir? Erdoğan Başbakan olsa idi "Koordinatör" mü olacaktı?.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.