Emeklinin maaşını marketler mi ödüyor?

A -
A +

Hepimiz biliriz ki, bir ürünün fiyatına, ham madde, enerji, kira, pazarlama ve tanıtım giderleri başta olmak üzere birçok kalem etki ediyor. Çalışan maliyetinin payı sektörlere göre yüzde 10 ile yüzde 15 arasında değişiyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2016 yılında yüzde 15'i bulan çalışan maliyetinin ortalama payı, yüzde 10'lara kadar gerilemiş durumda. Örnek vermek gerekirse, sigorta ve finans faaliyetleri hariç tutulduğunda üretim değeri ülkemizde 9,85 trilyon TL olurken, personel maliyeti 1,02 trilyon olarak kaydedildi. Yani üretim değerinin 10'da biri çalışana ödenmiş. Yani, işveren 'asıl kaynağı' olması gereken insana daha az değer verir hâle gelmiş. Neyse, konumuz bu değil. Ürünün fiyatının belirlenmesinde iş gücünün payı. Bu pay da yüzde 10 civarında. Yani, asgari ücret yüzde 49 artsa da ürün ya da hizmeti fiyatının yüzde 49 artması gerekmiyor. O ürünün ya da hizmetin sadece yüzde 10'luk kısmında etkili asgari ücret. Çok kaba bir hesapla, fiyatı 100 lira olan bir ürünü örnek alalım. 100 liralık bu üründe çalışanın maliyeti 10 liradır. Bu 10 lirayı yüzde 50 artırırsanız 15 lira yapar. Yani ürünün yeni fiyatını belirlerken 'asgari ücret arttı, böyle oldu' diyecekseniz, o ürün ancak ve ancak 105 lira olmalı; 150 lira değil... Hâlbuki ülkemizde bir ürüne zam gelmesi için çok bahane var da, çalışan maliyeti bunlardan sadece biri. Asgari ücrete zam senaryoları konuşulmaya başlar başlamaz marketlerde etiket değiştirme telaşı başlıyor. Etiket değiştirmek için çalışanlarına fazla mesai yaptırmak zorunda bile kalıyor bu marketler... Söylenti bitti, asgari ücret yüzde 49 arttı diyelim... Bir etiket değişimi daha!.. Sonra değişen etiketlere bakıyorsunuz, o ürünün fiyatı 105 lira değil, 125, 135 ve hatta 155 lira oluvermiş... Yıllık enflasyon belli olunca, memur ve emekli zamları da kesinleşti. Toplu sözleşme zammı ve enflasyon farkıyla birlikte artış yüzde 50'yi buldu. Birkaç düzenlemeyle birlikte eski SSK ve Bağ-Kur emeklilerine de memurun zam oranı kadar artış gerçekleştirildi. Bu sefer ne oldu? Daha emeklinin zammı cebine bile girmeden bir etiket operasyonu daha... İyi de, memuru siz mi çalıştırıyorsunuz? Emeklinin aylığını siz mi veriyorsunuz da emekli maaşı artınca yine artıyor fiyatlar? Evet, elektriği, gazı, suyu, tabelası, vergisi, stopajı amortismanı derken birçok maliyet kalemi var ama her ücret artışında, o ücretin artış oranı kadar fiyatlara zam yapmak insafsızlık değil mi? Kontrolsüzlük değil mi? Tamam, serbest piyasa var da, serbest piyasa, serbest vurgunculuğun bahanesi olmak zorunda mı? 

 

 

 

'Enflasyon düşecek' diye inanmak...

 

 

 

Enflasyonist ortamların en büyük zararı "Yarın fiyatı artacak, ben bugünden alayım" davranışına sebep olmasıdır. Tüketiciler, özellikle dayanıklı tüketim mallarını, gerek tasarrufuyla, gerekse borçlanarak alma eğiliminde oluyor. Bu da yeni bir enflasyona yol açarak kısır döngüyü beraberinde getiriyor. Bu sebeple 'sıkı para politikası' diye uygulanan sistemin merkezinde borçlanma maliyetlerini artırarak tüketimi düşürmek hedeflenir genellikle. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) 25 Ocak 2024'te politika faizini yüzde 45'e çıkardı. Bu rakamla hem yatırım hem tüketime yönelik kredilerin de maliyeti arttı. Garanti BBVA'nın Genel Müdürü, yani alanı 'para satarak kazanmak' olan sektörün bir temsilcisi dahi "Bu şartlarda krediyle yatırım akıllıca olmaz" diye özetlenebilecek bir ifade kullandı. Yatırım için ucuz olmayan, tüketim için ucuz mu peki? Değil tabii. Bu nedenle birçok sektör ya küçülme ya da mevcudu koruma tahminleri yapıyor. Enflasyonda kalıcı düşüş için ise en erken 2026 telaffuz ediliyor.

 

Peki enflasyonun psikolojisini yönetmekle düşüş sağlanır mı?

 

Bu sorunun cevabını ABD Hazine Bakanı Merkez Bankası Başkanı Janet Yellen'in ifadelerinde görüyoruz. Diyor ki Yellen: 

 

"Amerika'da enflasyon kontrol altına alındı. Amerikalılar da benimle aynı fikirde..." Yani Amerikalılar da enflasyonun düşeceğine inanmış. Satın alma davranışlarını ona göre belirleyecek.

 

Ülkemizde ise son 3 yıldır yükselen enflasyonun düşeceğine inananların oranının artması için ise biraz süreye ihtiyaç var gibi görünüyor. Tüketiciler, enflasyonun kontrol altına alındığına inandığında her gün artan fiyatlara müdahale ve itiraz gücünü de ele geçirecekler çünkü... Tüketici, gücünü yeniden fark ettiğinde de etiketler bu hızla yükselemeyecek.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.