Ürkek bir kuş gibiydim şimdi kanatlarımla uçuyorum

A -
A +

Geçtiğimiz günlerde çalışma biçimine hayranlıkla baktığım Esas Holding'in, Esas Sosyal diye adlandırdığı ve 8'inci yılında olan sosyal girişimcilik projesinin detaylarını dinleme fırsatı buldum. Esas Holding'in Yönetim Kurulu Başkan Vekili Emine Sabancı Kamışlı ve Esas Sosyal Direktörü Özlem Akgün Eşmeler anlattı bu umut veren programın detaylarını... Çoğumuzun adını dahi duymadığı üniversitelerde okuyan gençleri daha görünür kılmak için 8 yıl önce yola çıkan bu özverili çalışmada çok önemli başarılar elde edilmiş. Yüzlerce genç, hiç umudu yokken kendini aranan eleman olarak buluvermiş program sayesinde. Çünkü onlara el uzatan bu güzel gönüllü insanlar, sivil toplum kuruluşlarının da onlara el uzatmasına vesile olmuş. Öncelikle umudu artırmışlar, ardından gençler için harcanmayı bekleyen paralar bu alana kanalize edilmiş, el ele verilmiş. Önce 'İlk Fırsat' programı, ardından İngilizce desteğiyle aranan elemanlar olmuş bu pırıl pırıl gençler. Programa katılanların yüzde 86'sı daha okulu bitirmeden işe yerleşmiş hatta.

 

Yüzde 95'i okulu bitirdiğinde ailesinin yanına dönmekten başka çaresi yok zannederken, bu programla tanışınca etraflarında onları bekleyen ne büyük fırsatlar olduğunu fark etmişler... Bu fırsata erişen, 'mentörlük' sistemiyle kendisine el uzatılan gençlerden iki tanesi de 'İlk Fırsat' programının hayatlarına neler kattığını anlatmak üzere bizimleydi... Sadece ikisini dinlemek bile umudun zirve yapması, küçük bir adımın nasıl gurur veren sonuçlara gidileceğini göstermesi açısından müthişti doğrusu...

 

"İngilizce Fırsatım" 1. Dönem Mezunu Çiğdem Ezgi Şen "Geleceğe dair umudum yokken, istihdam umudum yeşerdi bir e-Posta ile" diye özetledi serüvenini... Bir umutla başladığı program devam ederken, kendisini mülakata çağıran telefonu şaka zannetmiş önce... Sonra ise gelen e-Posta'daki Sanko ismini görünce hayatının değişmeye başladığını anlamış sevgili Çiğdem. Öyle dedi.

 

Konuşmasını görmenizi isterdim. Nasıl öz güveni yüksek, nasıl mutlu, nasıl umutlu...

 

Sonra "İlk Fırsat 7. Dönem Mezunu" Süheyla Mercan aldı mikrofonu... Heyecandan sesi titriyor ama gözleri umutla parlıyordu. Şu sözleri ise bütün yolları denemeden umutsuzluğa hakkımız olmadığını gösteren bir dersti: "Ürkek bir kuş gibiydim... Şimdi kanatlarımla uçmanın inanılmaz gerçekliğini yaşıyorum. Çalıştığım kuruma değer katmanın gururuyla doluyum..."

 

Biz de böyle müthiş gençlerin hikâyelerini dinlemenin, daha yüzlerce gence el uzatmak için çırpınan koca yürekli insanların heyecanına ortak olmanın sevinciyle de ayrıca...

 

 

 

 

 

Kâğıt bu kadar ucuz mu?

 

 

 

Hemen hemen her evin posta kutusu, faturalarla doluyor. Çünkü zaten telefonlara kısa mesaj ya da e-Posta aracılığıyla gelen fatura bilgisinin baskıya ihtiyacı kalmıyor. Basılı faturaların arkasında dijital faturaya geçişe yönelik tavsiye ve yönlendirmeler var ama birçok insan faturayı eline dahi almadığı için bunları görmüyor. Faturayı eline alsa da, ilgilendiği kısım, orada yazan "Ödenecek tutar" olduğu için çok da bir işe yaramıyor o yazılanlar. Elektrik, su, doğalgaz, telefon idareleriyle bankaların tüketiciyle bire bir bağlantı kurarak kâğıt fatura yerine dijital fatura alma tercihine yönlendirmesi gerekiyor. Bugün, kirlettiğimiz hava, kestiğimiz ağaçlar, kullandığımız kaynaklar bakımından gelecek nesillerin hakkına bile el uzatmış insanlar topluluğu olarak hepimizin görevi bu. Kampanyaları için tüketiciye mesaj yağdıran, sık sık arama yapan şirketler, basılı faturaya son verilmesini sağlayarak bir taraftan doğaya borcunu öderken, milyonlarca liralık tasarruf da sağlamış olacaklar ayrıca...

 

Bir başka sıkıntı da hiç gerekmediği hâlde kâğıt harcayan binlerce basılı yayın. Beni en çok şaşırtan ise sürdürülebilirlik hedeflerini ortaya koyan, bu güzel çalışmaları yapan kuruluşların hemen hemen kimsenin kapağını dahi açmadığı "Sürdürülebilirlik hedeflerini" basılı hâle getirmesi... Bunlardan da hızla vazgeçilmesi gerektiğine dair fikrimi beyan ettikten sonra, kâğıdı nasıl kullanıyoruz, kullanırken neleri boşa harcıyoruz, o boşa harcadıklarımız bize neye mal oluyor, bakalım...

 

* Türkiye genelinde kâğıt tüketimi yaklaşık 6 milyon ton. Kişi başına 70 kilogram harcıyoruz. Geri dönüşüm sadece yüzde 40'larda. Hedef ise 5 yıl içinde bunu yüzde 60'a çıkarmak...

 

* Kâğıt ihtiyacımız için kişi başına 7 ağacın kesilmesine sebep oluyoruz. Doğanın kendini yenileyebilmesi için en azından her birimizin yılda 7 fidan dikmesi gerekiyor.

 

* 1 hektar alanda iğne yapraklı ağaçlar yılda 30 ton, geniş yapraklılar 16 ton oksijen üretiyor. Yetişkin bir kayın ağacı bir günde 1000 kişinin çıkardığı karbondioksidi yok ediyor, günde 7 kilogram toz ve 300 kilogram zehri süzebiliyor. Yani hava kirliliğinin yarısı ormanlar sayesinde temizleniyor.

 

* Geri dönüşümle kâğıt ve karton ithalatını azaltıp ülke ekonomisine katkı sağlarken, geri dönüşüme kazandıracağımız 70 kilogram kâğıt ve kartonla 1 ağaç kurtarabiliriz.

 

* Ortalamalara göre bir ofis çalışanı yılda yaklaşık 80 kilogram kâğıt ve kartonu çöpe atıyor. Bu rakam, 1 ağaçtan elde edilen kâğıda eşit.

 

* Çevre Bakanlığı verilerine göre, sadece boş yere yapılan yazışmalar için kullanılan kâğıtlar olmasa, 2 milyon ağaç kurtarılabilir.

 

Yani, biraz dikkat, biraz dönüşüm, birkaç fidanla geleceğimizi harcamaktan vazgeçebiliriz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.