Yağmur sularını boşa akıtmak yasak

A -
A +

Güney Avrupa'da yaşanan sıcaklar, Güneydoğu Asya'daki sel ve tayfunlar, Amerika'daki orman yangınları ile Afrika'daki kuraklık... Geçtiğimiz yaz iklim krizinin dünyayı ne hâle getireceğinin 'toplu fragmanı' gibiydi... Bu büyük uyarılar milyarlarca insana diyor ki: Dünyayı bu kadar hızlı kirletmeye devam ederseniz, tükettiğinizin yerine yenisini koymazsanız işte böyle olacak...

 

Evet... İklim krizinin bu yıl ülkemizdeki etkisi de yoğun kuraklık olarak gösterdi kendisini... Yaz aylarında bazı barajlar kurudu, en iyisindeki doluluk yüzde 25-30'lara kadar düştü, belediyeler tasarruf çağrıları yapmaya başladı... İstanbul Su ve Kanalizasyon İşleri Genel Müdürlüğü (İSKİ) eski genel müdürlerinden olan; geçtiğimiz hükûmetler döneminde Çevre ve Orman Bakanı, Orman ve Su İşleri Bakanı olarak görev yapmış olan Veysel Eroğlu'nun İstanbul'a gerek çevre barajlardan su temini, gerek içinden otomobil geçecek kadar büyük su kanalları, gerekse atık su arıtma tesisleri konusunda yaptığı çalışmaların da katkısıyla, vatandaş susuz kalmadı ve kimse de tasarruf yapmadı aslında. Hâlâ sokaklarda insanlar çeşmeden akan suyla araba yıkıyor, hâlâ kontrolsüz kuyular açılıyor, hâlâ patlayan borulara günlerce müdahale edilmediği için sular boşa akıyor... Bu kadar hoyratlığa rağmen, yağışlar başladı da İstanbul'un barajları tehlikeli sınırdan geri döndü... Ancak iklim krizi böyle devam ettiği sürece kuruyan baraj görüntüleri, altından su geçmeyen köprüler göreceğiz her yaz... Fakat kuraklık devam etse de susuz kalmamızı önleyecek şey yağmur suları. Ne yazık ki onu da boşa akıtıyoruz ama aslında bu yasak. Yasak diyorum; 23 Ocak 2021'de çıkarılan yasa ile 2000 metrekarenin üzerindeki alanlarda inşa edilen yapıların yağmur suyu atık sistemi kullanması zorunlu. Yani yağmur suyu toplanacak, depolanacak ve bahçe-peyzaj sulamaları ve temizlik gibi alanlarda kullanılacak...

 

Bu tabii ki insanlığın yeni bir buluşu değil... Kaç bin yıl önceden beri yağmur suyunun depolanıp kullanılmasına dair sistemler var kesin bilmiyoruz ama Milattan Önce 2500 yılına ait olan, sert taştan oyulmuş, büyük taşlarla sınırlandırılmış ve sızıntıyı engellemek için kil kullanılmış olan sarnıç, bilinen ilk sarnıç olarak kayıtlara geçmiş durumda. Yunanistan'ın Girit adası Minoan döneminde MÖ 2600-1100 döneminde yağmur suyunun toplanması amacıyla yapılmış büyük sarnıçların kullanıldığı biliniyor.

 

Değeri son yıllarda daha çok bilinmeye başlanan Yerebatan Sarnıcı da su toplamak ve biriktirmek için kullanılan, dünyadan milyonlarca kişiyi çeken sarnıç, paha biçilmez değerde... Dünyanın en eski sarnıçlarından biri olarak biliniyor.

 

Yani insanoğlu yağmur suyunu binlerce yıl önce kullanmış, sonra biz unutmuşuz ve mecbur olunca yeniden hatırlıyoruz ama hatırlayıp bir şey yapmayınca kanun çıkararak bunu mecbur kılıyoruz... Çok acı bir mecburiyet... Evet, yasayla getirilen mecburiyet kapsamında büyük parsellere inşa edilecek binalarda yağmur suyu toplama sistemi yapılacak. Aslında kanallara akan suyun da barajlara ulaşmasını sağlamak da belediyelerin görevleri arasında ama maalesef birçok belediye görünmeyen altyapıya yatırımı erteleyip gözlere hitap eden işlere yönelmiş durumda...

 

Neyse... Diyelim ki sistem işledi ve yağmur suyu toplanması için depolar kuruldu... O depoların da sağlıklı olması, pas ve yosun tutmadan bina sakinlerinin kullanımına sunulması için GRP su depolarının kullanılması da şart. Cam elyaf takviyeli kompozit malzeme ile üretilen GRP su depolarının 50 yıl ömrü var. Bu 50 yılda suyun kalitesini bozmadan, güvenli bir şekilde muhafaza eden bu depolar yerine betonarme depoların tercih edilmesi hâlinde pas, yosun ve bakteri oluşumu hızlanıyor. Üstelik GRP depoların ilk yatırım maliyeti olarak betonarme depolara göre yüzde 40 daha tasarruflu olması da önemli bir detay...

 

 

 

Eğitime yapılan yatırım katlanarak dönüyor...

 

 

 

Geçtiğimiz günlerde Vodafone Vakfı'nın kadın ve çocuklar için deprem bölgesinde yaptığı çalışmaları gördüm. Haber olarak okuyacaksınız. Çok etkilendim doğrusu. Orada da gördüm ki, gerçekten önce kadın ve çocuklar... Çocuklara doğru eğitim vermek, onların geleceği açısından eşsiz değerde. Onların annesine yapılacak destek ise tüm bir toplumun geleceğini değiştirecek kadar önemli...

 

Bu hafta da bir başka şirketin eğitime desteğine dair bilgi aldım. "Geleceğin Aziz Sancarları bu laboratuvarda yetişecek" diyordu gelen notta. Flokser Tekstil, İstanbul Arnavutköy'de bulunan ve dünyaca ünlü bilim adamımız Aziz Sancar'ın adını taşıyan Çok programlı Anadolu Lisesi'ne tam donanımlı bir kütüphane ile kimya laboratuvarı hediye etmiş. Flokser Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Rasim Tükek, belli ki tek okulla kalmayacak. Diğer yandan ara eleman sıkıntısı çeken birçok sektörün, insan kaynağı ihtiyacını karşılamak için öğrencilere burs verdiğini, mentörlükle buluşturduğunu, okulları desteklediğini, bunun yanı sıra sektöre ara eleman yetiştiren meslek liseleri kurduğunu görüyoruz memnuniyetle... Nicelerine inşallah.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.