G.Saray ilklerin takımı

A -
A +

Gerçekleri tarih yazar, tarihi de G.Saray..." G.Saray, kaldığı yerden tarih yazamaya devam ediyor. 

UEFA ve Süper Kupa'nın ardından Galatasaray, 13 yıl sonra yeniden eski günlerine dönüş yaptı. Gitti gözüyle bakılan turu, hem de rakip sahada, bir Alman takımı karşısında galip gelerek çevirmek, ancak G.Saray'a yakışırdı; çünkü Galatasaray'ın, hedefi, ufku, idealleri, diğerlerinden çok farklı, bu yüzden de ilklerin takımı.
Schalke karşısındaki G.Saray, mükemmele yakın bir takım görüntüsü içindeydi. Öncelikle haddini bilerek oynadı. Ligde, son haftalarda görünmeyen yıldızlar, bu maçta parladı. Özellikle Hamit, Burak, Melo, Selçuk, olağanüstü bir performans sergiledi. Muslera, yediği iki golde de hatalıydı. Eğer birkaç pozisyonda başarılı olmasaydı fatura direkt Muslera'ya kesilecekti. Sneijder ve Drogba, bu tür maçlar için alındı! G.Saray, Avrupa'da tur atladığı sürece bu iki oyuncunun değeri anlaşılır! Drobga ve Sneijder, Schalke karşısında vasat oynamalarına rağmen, yaptıkları iki üç hareketle maça ayar getirdiler! Fatih Terim'i de, 90 dakika boyunca çok formda buldum. Demek ki Terim'in yeri, takımının yanıymış! Schalke karşısındaki G.Saray, Türkiye Ligi'nin son dokuz haftasının tozunu atar; yeter ki rakibi küçümsemesin.

İçimizdeki İngilizler! 
Manchester United-Real Madrid maçında Nani'ye kırmızı kart gösteren Cüneyt Çakır, kararında, yerden göğe kadar haklıydı. Ancak elenmeyi hazmedemeyen centilmen (!) İngilizler, işi abartarak, Çakır'a, "Hindi" sözüyle saldırarak, çirkinliklerini ortaya koydu.
Çakır, kırmızı kart yorumunda bana göre haklıydı. Arbeloa ile mücadele eden ve topa hamle yapmakta geç kalan Nani'nin tekmesi rakibine geliyor. Bu istemeden de olsa bir kırmızı kartı gerektirirdi, Cüneyt Çakır, belki de maçta en iyi kararı vererek Nani'ye kırmızı kart gösterdi.
UEFA, Çakır'ın haklı olduğunu savunurken, İngiliz basını, bir bardak suda fırtınalar koparıp yenilginin faturasını Çakır'a kesmeye çalışıyor. Bence Çakır, birkaç pozisyon dışında, Türkiye'de bazı yönettiği şansız maçların aksine, mükemmele yakın bir karşılaşma yönetti. Bu arada Mustafa Denizli'nin, söylediği "içimizdeki İrlandalılar", bu kez Çakır'a kaşı saf değiştirerek (!) "içimizde ki İngilizler!" oldu


Tolunay Kafkas'a inanmak
Trabzonspor, "bir var bir yok"u oynamaya devam ediyor! Kasımpaşa karşısındaki oyuna karşılık Beşiktaş önünde direnen ve istediğini elde etmeye çalışan, azimli bir Trabzonspor vardı. Tolunay Kafkas, hâlâ arayış içinde ama ne yazık ki oynayan da oynamayan da çok farklı değil. Trabzonspor'un bence bu yıl yapacağı en iyi şey, kupayı kazanmak ve direkt olarak Avrupa Lig'ine katılmak. 
Trabzonspor'da en büyük zaaf, topu çabuk oynayamıyor. Yani, hızlı futbolla karşı takımı hataya zorlayamıyor. Bunda, Tolunay Kafkas'ın suçu yok. Çünkü Kafkas'ın, aldığı takım ortada. Bu saatten sonra da verebileceği şeyler çok kısıtlı. Hiçbir teknik adamın elinde sihirli değnek yok! Bence şimdiden gelecek yılın iskeleti oluşturulmalı. Gidecek futbolcuların, bu saatten sonra takımda oynatılması, zaman açısından kayıp olur. Trabzonspor'un kaybedecek değil dakika, saniyesi bile yok! Öncelikle Kafkas'a, güvenip, onun istediği futbolcular alınmalı. Bu, Şenol Güneş zamanında da çok tartışıldı. Transferi yapacak olan teknik direktörüdür. Tolunay Kafkas'la, Trabzonspor, yeni bir sayfa açabilir; yeter ki kendisine gereken zaman tanınsın.

Futbol ve kadın!
Kadınların futbol oynamamasının nedeni, toplum içinde on bir tanesinin aynı kıyafeti asla giymeyecek olmasıdır!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.