Eğer kültür yoksa zenginlik ateşe döner

A -
A +
Medeniyetler kültür üzerine oturur. Fakirlik ateşten gömlek, zenginlik nimettir ama bir millet maddi olarak ne kadar güçlü olursa olsun kültür faaliyetleri bakımından ihmalkâr davranır da geriye düşerse geleceği karanlıktır. Kültür ve sanat, her türlü medya aracı yıllarca, tarih din ve siyaset adamlarını itibarsızlaştırmak, toplum değerlerini aşındırmak için kullanıldı.
Churchill'e sormuşlar: "Shakespeare mi daha önemli, İngiliz milleti mi?"
Tereddütsüz cevap vermiş: "Kesinlikle Shakespeare'dir. İngilizlerin böyle bir dâhiyi bir daha yetiştirebilecekleri meçhuldür. Ama Shakespeare okunduğu sürece İngiliz milletinin yaşayacağı kesindir."
Bizim geçmişte itirazımız sadece yokluk ve yoksulluklara değil, inandığı gibi yaşamak isteyen insanların önüne konulan engellereydi. Siyasetçisi, bürokratı, iş dünyası iyi kötü milletin yer sofrası ile barıştı da sanatkârı ve sanatı -istisnaları saymazsak- milletin tarihi ve değerleri ile bir türlü barışamadı. Din ve tarih adına doğru bilgi ile beslenme ve yaşama açlığı. Ama öğrenmeden neyi nasıl sevecek nasıl anlatacak nasıl yaşayacaksın. Tanımadığın sultanın arkasında nasıl duracaksın? Yazılmamış kitabı nasıl satacak, çevrilmemiş filmi nasıl sunacaksın
Bir asırdır hayat alanı daralan değil yazacak sütun, kalem bile bulmakta zorlanan tarihi ve değerleri ile barışık bir nesil cep harçlıklarını bir araya getirerek "Büyük Doğu" okuyup arada bir de küf kokulu sinema salonlarında birkaç konferans dinleyerek ayakta kalma mücadelesi verdi.
Aradan geçen yıllarda ceketi buruşuk insanlar büyük şehirle, üniversite ile iş dünyası ile tanıştı yurt dışında doktora, otel lobilerinde iş anlaşması derken meclis koridorlarında göründüler. Onlar ve arkalarında kendilerini izleyen kütle büyük şehir varoşlarında kırsalda sürdürülmeye mahkûm edilen hayatları için yeni hayat alanları buldular.
Kırılma burada başladı, zannedildi ki maddede yükselip mecliste ekseriyeti ele geçirdik mi üzerimizdeki örtü kalkacak.
Derdimin arkasında, sokakların, fuhuşla, uyuşturucu ile kirlendiği, evlatlarımızın mankurtlaştırılmaya çalışıldığı, doğru söyleyenin linç edilmeye kalkıldığı bir süreçte ömrünü iyi insan yetiştirmek adına bir mesajı ulaştırmak için nefes nefese kapı kapı gezen fikir ve eser sahibi kaç muzdarip yüz saklıdır. Necip Fazıl'ın "Nefesimizin sıcağı ile buz dağlarını eritip çamura saplandık" dediği gibi.
Muhteşem Yüzyıl dizisi üzerindeki münakaşa günlerinde bir vatandaş kendisine uzatılan mikrofona şunları söylemişti: "Filmi beğenmeyebilir, gerçekleri yansıtmadığı için itiraz edebilirsin. Ama bunu söyleme hakkın olması için senin doğruyu anlatan bir dizi ile milletin karşısına çıkman lazım. Yaptınız da millet mi seyretmedi, hani nerede, yap da görelim?"
Sonuç açık ve net.
Doğru bilgi için doğru kaynakların uzattığı eli tutmayanların kendilerine servis yapılan bozuk oyuncak, kitap, dizi film -adı her neyse- ile çocuklarını yetiştirmekten, sosyal travmalardan şikâyete hakları olamaz. Değerleri ile doğru zemine oturmayan bir kültür mahrumiyeti eninde sonunda fatura keser, sadece hayatlar değil medeniyetler bile ayakta duramaz.
Kültür, maddi zenginliği de muhafaza eder ve gelecek nesillere taşır.
Eğer kültür yoksa zenginlik ateşe döner.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.