Lotus yiyenler adası

A -
A +
Zehirle mücadele hükümetin gündeminde. Başbakan Davutoğlu'nun da katıldığı ve önceki gün ilk defa düzenlenen "Uyuşturucu ile Mücadele Şûrası", zehirle mücadele seferberliğinin ciddi bir adımıdır. Etkili sonuçlar içinde toplum desteği lazım. Uyuşturucu ile mücadele; ailenin, okulun, öğretmenin, din görevlisinin, kantincinin, seyyar satıcının da gündemine girmeli...
Zararlı alışkanlıklardan korunmayı, güzel ahlakı öğretmeyi ve yaymayı sadece eğitimcilere fatura eden anlayış maalesef toplumu tahmin edilenden çok daha felaket sonuçlarla karşı karşıya getirdi. Bu felaket furyası ile mücadele etmekte hepimize sorumluluk düşmektedir. Sevdiklerimizi, bağımlılık yapan esrar, eroin, tiner gibi uyuşturuculara karşı korumaya çalıştığımız gibi sanal bağımlılık yapan TV ve internet aracılığı ile dağıtılan sanal uyuşturuculara karşı da korumalıyız. İnternet okyanusundaki sanal adaların yüz milyonlarla ifade edilebilecek bağımlı insanlarıyla karşılaşırsınız. İki milyar internet kullanıcısından bir saniyede bunlara takılan 56 bin, her kullanıcıdan bu iğrençliğe düşen ise internet kullanıcılarının dörtte biri olduğu belirtiliyor.
Bağımlılar Odessa hikâyesindeki Odessa ve askerlerinin, savaş sonrası uğradıkları "Lotus Adası"ndaki zavallı bağımlılara dönüşmesi gibi gerçek hayattan kopuyor.
Savaştan dönerken Odyseus ve mürettebatı denizdeki fırtınadan kendilerini zar zor kurtarıp bir adaya sığınırlar. Bu adada Lotus isimli bir çiçek vardır ve yiyenler müthiş bir zevk alıp bağımlısı olmaktadır. Lotus yiyenler müthiş bir haz alırken mücadele azmini kaybeder, "zevkkolik" olup bir ömür boyu adada sefalet içinde yaşar...
Bilhassa genç neslin önünü kesen nice Lotus çiçekleri var. Bütün bunlara karşı savunmanın polisiye mücadeleleri aşan bir yönü var. O da bu tehlikelere karşı bütün bir nesli uyarmak ve kötü alışkanlıklardan korunmaları için savaşmaktır. Kötünün de, iyinin de kaynağı sosyal çevre ve hayat şartlarıdır. Fiziksel hareketler nasıl aynı hareketi tekrar etmekle oluşursa ruhsal alışkanlıklar da öyle oluşur ve insan zaman içinde kontrolden çıkar. Alışkanlık yoluyla oluşan kötü huyların tutsaklığı boyunduruk altındaki öküzlerin tutsaklığından daha ağırdır.
Yine dikkat edelim ki bu esarete bir adımla girilir ve çıkmak, girmek kadar kolay olmaz.
Yaşadığımız dünyaya sırt dönemeyiz ama onun zararlı ve zehirli cereyanlarından kendimizi ve sevdiklerimiz koruyabiliriz. Bu mücadelede aileler, okullar, eğitimciler sivil toplum kuruluşları, yerel idareler, adı her neyse her teşekkül, tümden sorumludur. Sorumluluk gençlerin ve yetişkinlerin yüreğinde yüksek idealler, hedefler ve dini inanç yerleştirmekle olur.
Prof. Dr. Ali Fuat Başgil "Düşündükçe ve tecrübem arttıkça anladım ki dini terbiyenin ve Allah sevgisinin huy ve ahlak üzerinde paha biçilmez etkisi vardır. Allah duygusundan ve sevgisinden uzak bir terbiye yalnız fayda ve çıkar düşüncesine dayanır. Fakat din terbiyesi gönüllü, karşılıksız ve yücedir. Bu terbiye insanı yükseltir, iyiliği ve adaleti hiç çıkar düşüncesine saplanmadan sevdirir" diyor.
Gençleri, meydanlarda, salonlarda, ekranlarda ilim ve ilim adamları ile buluşturmayı önemsemeyenlere ne diyebiliriz ki. Çocuklarımızı kaybettiğimiz yerler, kendi inşa ettiğimiz "Lotus Adaları"ndan başka nedir ki?..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.