Taşı dolara çevirmek sana mı kaldı?

A -
A +
Rize İyidere'deki çay bahçesinde, yıllar önce bizimle tecrübelerini paylaşan, değerli dostum Bayram Ali Kavalcı'nın babası rahmetli Hilmi Amca (Kavalcı) uzun iş hayatı boyunca birden fazla düşüp kalkmış tecrübeli bir iş adamıydı. İş kurmak ve para kazanmak için sır sahibi olmak gerekmediğini belirterek; "Uşağım, para akıllıdır, su gibi gideceği yeri bilir. Ama serbest bırakılmaz, hapsedilirse kokar, bozulur, adamı da bozar. Eskiden büyük, küçüğü yutar derlerdi ama şimdi hızlı olan yavaş olanı yer, onun için koşacaksın, kim koşarsa o kazanır, bu da zor değildir. Zor olan dost kazanmaktır, insanlar paraları olmadığı için değil dostları olmadığı için mutsuz. Sen dost kazanmaya bak" demişti...
Hilmi Amca'nın tavsiyeleri ile önceki gün tekrar yüzleşme fırsatı buldum. Saygın bir iş adamı şunları anlattı:
"Yaklaşık 20 yıl önce elimdeki varlığımı nakde çevirip iki farklı alanda yatırım yaptım. Bugünkü parayla 2 milyon liralık bir yatırımla dağda bir mermer ocağı alıp ve ekipmanı kurdum. Şehirde de OSB'de bir mermer işleme atölyesi kurdum. Taştan ekmeğini çıkarmak sana mı kaldı diyenlere aldırmadan, 10 işçi ile işe başladım ara vermeden nefes almadan pabucum dağda kalarak çalıştım. Bu işten bir kâr elde edemediğim gibi sabit yatırım için harcadığım para da eridi, bugünkü değerle tasfiyeye kalksam yatırdığımın yarısı etmez.
Diğer yatırımım ise bugünkü 140 bin lira ile şehrin bittiği kırsalın başladığı yerde iki dönüm arsa almıştım. Yirmi yıl yanına gitmedim. İmara girmiş, kenarından yol, önünden cadde geçmiş altyapı üstyapı yapılmış hiç oralı olmadım. Bugüne geldik emlakçiler alış bedelinin yirmi katını teklif ediyorlar.
Şimdi dağda çektiğime mi yanayım, şehirdeki emeğe mi? 'Acaba yolun başına dönecek olsak yine aynı kararları mı alırdım' diye kendimi sorguladım. Bazen iş hayatına yeni atılanlardan güya tecrübeliyiz diye gelip akıl danışanlar oluyor onlara bir şeyler söylemek lazım.
Ben de bu hikâyeyi anlatıyorum. Onlar da bana iş hayatına bugün tekrar başlayacak olsam hangisini tercih edeceğimi soruyorlar. Ben de onlara hiç tereddüt etmeden şunu söylüyorum:
Yirmi yıl önce ilk işe başladığımda dağda madende ve şehirdeki atölyede 10 işçi ile başladık. Bunlar bugün ev bark torun sahibi olmuş saysak 200 kişilik bir topluluktur. Köyden veya kentten geldiler, ama sosyal hayatta işe başladıkları günkü yerde değiller. Çoğu emekli, çocuk torun sahibi oldu. Ailelerinde doktor, hukukçu öğretmen iş adamları yetişti. Onlar alın terlerini çocukları için akıtırken emeklerinin değerlenmesi için gayret ederken, benim için de onlara bu imkânı sağlamanın mutluluğu parayla ifade edilemez. İsabetle veya bahtına bir tercihle alacağınız bir arsa gün gelir size bir servet verebilir ama bir doktor, bir mühendis bir öğretmen asla vermez. Bizim taşlar dolar olmadı ama ben doğru olanı yaptım, size de bunu tavsiye ederim ama karar sizin..."
Zenginlik, bizim hayata nasıl baktığımızla, bizim için neyin önemli olduğu ile ilgili.
Ölürken kabarık bir banka cüzdanımı bırakmak mı başarıdır, yoksa yetişmiş insan mı?
Ne dersiniz, değerli olan hangisi? Bugün ülkemizin sorunu para mı, yetişmiş insan mı?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.