Fenerbahçe bunu hep yapıyor. Önce avans veriyor sonra skoru eşitliyor. Ama bu sefer biraz abartı oldu sanki... Fransa’daki maçın acısı mı dersiniz, yoksa liderlik motivasyonu mu, Fransızlar zincirden boşanmış deli gibi başladı. Fenerbahçe’nin o rakipleri çıldırtan ofsayt taktiğini, aklını hızının önüne koyarak aşan Fransız temsilcisi henüz ilk 30 dakikada üç gol birden buldu. Tabii Sırp hakem Simovic’in çabaları, Altay’ın bir karış havadaki aklı da bu skora çanak tuttu.
Ne yaptın sen Jesus
Ama taraftar inancını hiç kaybetmedi. Meşin yuvarlak Fenerbahçe’nin ağlarından her çıktığında daha büyük bir hırsla inledi Saracoğlu tribünleri. Jorge Jesus’un onlara aşıladığı kazanma hastalığının etkisiyle, Fenerbahçe yıkılmaz coşkusuyla haykırdılar ve ilk yarı biterken gelen Valencia’nın golüyle tutunduk umuda. Sonrasında ise hayaller gerçek oldu. Jesus’un o puan getiren efsane dokunuşlarıyla canlandı sarı lacivertliler, kulübeden gelen Zajc ile Emre skoru eşitlerken sanki beklenen olmuştu. Herkes deli gibi sevindi ama şaşıran yoktu âdeta. Bu hoca, insanları zafere inandırmıştı bir kere.
Boşa almak yok
Son düdük çaldığında bir kez daha galibiyeti kaçırmanın hüznüyle, muhteşem bir geri dönüşün mağruriyeti okunuyordu yüzlerden. Nihayetinde liderlik korunmuştu. Fakat henüz bitmedi. Bir sonraki turda daha zayıf bir rakip için son maçta da yeterli puanı almak zorunda Fenerbahçe. Tabii hatalarından ders alarak! Mesela nedir? Ofsayt taktiği her takıma tutmaz, her zaman tutmaz. Rehavetin sonucu ağır olabilir. Bir maç döner, iki maç döner ama her zaman olmayabilir. Aman dikkat.
Maçın adamı: Jorge Jesus