Barınma değil ev sahibi krizi

Sesli Dinle
A -
A +
İki hafta önce size “Zenginliğim hiç bu kadar işe yaramamıştı!” diyen bir genç iş adamını anlatmıştım. Gözü ve gönlü tok zenginlerimiz var. Çok şükür. Ama bir de gözü de gönlü de doymayanlar var.
 
Son birkaç yılın büyüyen, son ayların ise muazzam artış yapan problemi: “Barınma krizi”
 
Eskiden eski kiracı olmanın bir değeri, bir ağırlığı vardı. Şimdi artık o da kalmadı maalesef. Ve en büyük yaygarayı da en çok gayrimenkulü olanlar ya da aslında ekonomik olarak en rahat olanlar çıkarıyor.
 
Yakın zamanda yirmiden fazla vakaya şahit oldum. 6 Şubat depreminden bugüne kadar olan 40 günlük süreçte. Belki diyordum ibret almışızdır, “Bizi evden çıkaran ev sahibimizle aynı sırada ekmek bekliyoruz” diyen depremzedelerden ama nafile.
 
Size bir insan profilinden bahsetmek istiyorum, tek bir kişi değil binlercesi var böyle. Onların ortak özellikleri. Lütfen vicdanlı ev sahipleri, mülk sahipleri üstlerine alınmasın, bana da kırılmasın. Bahsedeceğim profilde olanlar da lütfen kırılsın. Ya da biraz kendilerini toparlasın yazacaklarımı okuyup.
Bu profile aileden bolca arsa ve gayrimenkul kalmıştır.
 
Çoğunlukla da kendisine bunları bırakanlarla kötü bir ilişkisi vardır. Onların emeğine saygı duyarak bakmazlar, düşmanın ganimeti gibi bakarlar, biraz da hınçla.
 
Ailelerinden kalanlara güvenerek büyüdüğü için kendilerini geliştirmeye çok da ihtiyaç duymamışlardır. “Yedi sülalesine yetecek kadar” derler ya, işte o yedi sülaleye bu yüzden biraz da asalaklık hâli sirayet eder.
 
İnsanların sadece para kazanmak için, evlerine ekmek götürmek için çalıştıklarını zannederler, bu yüzden de kendilerini “Çalışmak zorunda olmayan şanslı azınlık” olarak görürler.
 
Miras kalan gayrimenkullerden dolayı kendilerini soylu, asilzade gibi görürler, dikkat edin böyle tipler yanlarında çalışanlara hiçbir zaman iyi davranmazlar. Nedeni de basittir, kendilerini sevmedikleri, kendilerine saygı duymadıkları için insanların da onlara hep aslında içten içe acıyarak baktıklarını düşünürler.
 
Evet, kendilerine güvenmezler, öz saygıları yoktur. Bunun boşluğunu doldurabilmek için sürekli zenginlik gösterisi hâlindedirler, arabalarını değiştirip dururlar. Kendilerine böyle saygı duyabileceklerini zannederler. İnsanların kendilerine böyle saygı duyacağını düşünürler. Ama fena hâlde yanılırlar.
Hayatlarında bir gün olsun, bir toplu iğne üretmemişlerdir, üretmezler, üretmeyi de bilmezler.
 
Arsaları ya da fabrikaları varsa bunları kiraya verirler üretken, çalışkan, girişimci insanlara ama kendileri asla taş üstüne taş koymazlar. Kiracı olanlarla da ürettikleri için hep
küçümseyerek bakarlar ama fena hâlde de özenirler. Asla öyle olamayacaklarını, taş üstüne taş koyamayacaklarını bilirler. Onların başarılı olmalarını, hele de kendi arsaları üzerinde çok başarılı işler yapmalarını da çok fena kıskanırlar. Sürekli arıza çıkarmaları, zam yapmak istemeleri, problem üretmeleri de bundandır. Çekemezler.
 
Bazı üretken insanlar da bazen gaflete düşer, gayrimenkule yatırılan paranın yaptığı prime bakıp “Ticarette, üretimde yok böyle kazanç” diye hoşlarına gider ama tehlikelidir bu kazanç. Peygamber efendimiz aleyhisselam “Rızkın onda dokuzu ticarettedir” buyurur.
 
Yukarıda anlattığımız profilin ticaretten tek anladığı müteahhitle anlaşıp arsa verip daire alma pazarlığıdır. Ne verirse fazlasını istemektir.
 
Bir iş yeri kiralar, aklı kiracısının kazancında kalır.
 
Bir ev kiralar, aklı diğer evlerin daha yüksek kiralanmasında kalır. Anlaşma tanımaz, sözleşme tanımaz, tek derdi ne yapıp yapıp kazancı arttırmaktır.
 
Sürekli en çok kazancı o elde etsin, ama hiç emek vermesin ister.
 
Kiracısını anlaşma yaptığı bir muhatap değil marabası gibi görürler. İnsana değer vermezler. Kendilerine değer vermeyen başkasına değer verebilir mi?
 
Gayrimenkul zengini olmak hiç özenilecek bir şey değil dostlar. Yukarıdaki düşüncelerimin toplumun büyük kısmının görüşü olduğunu biliyorum. Bizi üretmek kurtarır. Yan gelip yatıp, parazitler gibi başkalarının sırtından, emeğinden geçinmek, babadan, dededen kalanla yatarak kira gelirleriyle lüks hayat yaşamak değil.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.