Bizim ülke sizin partiden daha mı önemsiz!

Sesli Dinle
A -
A +
Kurun yükselişi yavaşladı ve dolar 24’e bir çıpa attı. Burada bir süre durur, tekrar yükselişe geçerse 27’ye kadar gider, orada bir süre durur diye düşünüyorum.
 
18’den 24’e gelişinin bir bedeli var ve maalesef bu bedeli hep beraber ödüyoruz, ödeyeceğiz.
 
Ama yüksek kurun da ihracatçıların yüzünü güldürme gibi bir etkisi var.
 
O yüzden ben yüksek kurdan ziyade kurun aralıksız yükselişini ve daha da önemlisi serbest piyasa ile merkez bankası kurlarının arasındaki farkı dert ediyorum.
 
Döviz ile işi olan hiçbir firma doları TCMB kuruyla ödeyemiyor. Ama kurumsal müşteriler ya da kamu kurumları “Biz Merkez Bankası kurundan başka kur tanımayız” diyor.
 
Bu durumda mal satmak istemeyen haksız mı? Değil. Kim 20’den alıp 25’e satıp 18’den tahsil etme riskini göze alır?
 
İkincisi de politika faizi ile reel faizin arasındaki fark. Devlet faiz indirirken bankalar faiz yükseltiyor.
 
İşte bu iki makasın kapanması kurların ve faizlerin düşmesinden daha önemli. İnşallah bu sağlanır.

Ömer Bolat hızlı başladı

Geçen hafta araç fiyatları ile ilgili bir yazı yazmıştım. Araç fiyatlarının yanındaki ekstra talepler, aksesuar ya da elden ödemelerin, bu ödemeleri yapmayan ya da yapamayanların otomobil alamayışının altını çizmiştim.
 
Bu yazıya, diğer yazar dostların yazılarına ve sosyal medya paylaşımlarına kayıtsız kalmayan Ticaret Bakanlığını kutluyorum. Hafta içi cezalar yağdı. Cezalar elde edilen menfaatin yanında devede kulak kalsa da bu da bir başlangıçtı. Hem Prof. Dr. Ömer Bolat bakanımızı hem de kendisinin basın müşaviri dostum Fatih Uysan’ı kutluyorum. Sosyal medyayı anbean takip ediyorlar ve anında aksiyon alıyorlar.

Çift Kabine

Herkesin gözü bakanlar kurulundaydı ama gözden kaçan bir durum da Meclis’te yaşanıyor. Seçim öncesi “Erdoğan cumhurbaşkanlığını kazansa bile Meclis’i kaybeder” fikri hâkimdi. Cumhurbaşkanı siyasi dehasını gösterdi ve bir önceki kabinedeki bakanların çoğunu Meclis’e gönderdi.
 
O hamleyi çoğu insan anlamamıştı. Şimdi Meclis göreve başlayıp komisyonlar oluşunca bir de baktık geçen dönemin bakanları, geçen dönemki bakanlıklarına paralel kurulmuş komisyonların başında.
Yani çift kabine kurdu Cumhurbaşkanı Erdoğan. Bence müthiş bir hamle. Gerçek bakanlar sahada koştururken gölge bakanlar Meclis’te gerekli düzenlemeleri yapacak, kanunları çıkaracak.
Beni bilirsiniz, övmek için övmem ama bu hamleyi çok zekice buldum. Doğru adımlar atılırsa bu 5 yıl birçok sorunumuzu bu adamlar çözer.

Kılıçdaroğlu kıskaçta

Bayram değil seyran değil durduk yere Abdüllatif Şener muhalif bir kanala çıktı. Kendisini CHP'ye getiren Kılıçdaroğlu’na oy vermediğini itiraf etti. Hatta geçersiz oy kullandım dediği sandıkta geçersiz oy bulunmaması da kendisi adına rezaleti katladı. Koskoca adam alenen yalan söyledi milyonlarca insanın gözünün içine baka baka.
Ama durduk yere bu adam neden ekrana çıktı hiç düşündünüz mü?
Elbette zaten kaybetmeyi hâlen hazmedememiş olan muhalif seçmenin önüne Kılıçdaroğlu’nu tümüyle bitirmek ve bir an önce partiden göndermek. Yani bu durum da bu olayı kimin ortaya döktürdüğünü açıklıyor. Birileri başkanlık için fena hırslı ve aceleci.
Peki arkadaş madem Kılıçdaroğlu bu kadar kötüydü, koskoca Türkiye'nin anahtarını tam yetkiyle bu adama vermek için aylardır niye çalışıyorsunuz? Ya kazara kazansaydı? Ya milletin feraseti şaşsaydı?
 
Sizin partinizi emanet etmek istemediğiniz, bir an önce göndermek istediğiniz kişi 5 yıl Türkiye'yi nasıl yönetecekti?
 
Bizim ülke sizin partiden daha mı önemsiz?..
 
Ben bir İstanbul seçmeniyim, İstanbul'da İBB Başkanının hayatıma katkısını sorsanız aklıma gelen tek bir şey var. İkincisi yok.
 
Bu kadar kötü bir dönem geçiren bir kişi, üstelik son aylarını Kılıçdaroğlu için şehir şehir gezerek geçirip, (ondan önceki aylarda da kendisi için geziyordu zira) kazanıldığı takdirde Cumhurbaşkanı Yardımcısı olacakken nasıl oluyor da Kılıçdaroğlu’nun kaybetmesinde hiç payı olmuyor?
 
Nasıl kaybettik diye rapor yazmış ama iğne de çuvaldız da Kılıçdaroğlu’na batıyor ne hikmetse.
 
Boşuna dememişler “Zaferlerin babası çoktur ama mağlubiyetler yetimdir” diye…
 
İşte ben bu hırslı ama iş yapmayan siyasetçi profilini hiç mi hiç sevmiyorum.
 
Ve CHP'ye hayatım boyunca oy vermediğim, muhtemelen de vermeyeceğim hâlde ülkemin en köklü partisinin başında çok daha kaliteli, çok daha seviyeli, çok daha başarılı insanlar görmek istiyorum. Ben CHP'li değilsem de çalışanım, dostum, komşum CHP'li. Onların bu kadar kötü temsil edilmelerine üzülüyorum.
 
Ama onların da kâğıttan kaplanları, sahte, plastik, yapmacık tipleri kendilerine kurtarıcı görmelerine de üzülüyorum. Sonra çok büyük hayal kırıklığına uğruyorlar. Tıpkı son seçimlerde olduğu gibi…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.