Her gün böyle misiniz?

Sesli Dinle
A -
A +
Benim yaşlarda bir arkadaşım Yücel’i ziyaret ettim bugün. Kendisini tanıdığımda -yaklaşık on yıl önce- motosikletli ambulans şoförüydü. O yıllarda “ileride kendi hastanemi açacağım” dediğinde açık söyleyeyim, inanmıyorduk. Bugün ziyaretine gittiğim yer ise Ataşehir’in göbeğinde yedi katlı hastanesinin en üst katında oturduk. Yani Yücel’in hayallerinin yedinci katında.
 
Laf nereden açıldı hatırlamıyorum ama bir anda konu babalarımıza geldi. Babalar ve baba olmak. Yücel’in de benim oğlumun yaşlarında bir kızı ve daha küçük bir oğlu var.
Babası emekli saat tamircisi bir amcamız. Bolu’da yaşıyor. Bir gün ablası arıyor Yücel’i, “Babam ağaçtan düşmüş ama sana söylememizi istemiyor” diyor. Yücel konudan habersizmiş gibi arıyor babasını, bir şekilde ağzından lafı alıyor.
Yücel babasını zorla İstanbul’a getirtiyor. Zorla hastaneye kaldırıyor ve öğreniyorlar ki amcamızda üç kırık var.
 
Babalar ilginç, yedi el yabancı çok daha basit konular için oğlunu arar, rahat rahat ister, talep eder de onu yetiştiren baba bir sıkıntısı olduğunda rahat rahat arayamaz, soramaz.
Neyse, gereken yapılıyor. Amcamız altı hafta oğlunun evine misafir olarak yerleşiyor.
 
İlk gün oğlu eve geliyor, torunları babalarına koşuyor. Sarılıyorlar babalarına, babaları onlara, bir saate yakın bir boğuşma, yemek hazır olana dek.
 
İkinci gün oğlu eve geliyor, dünkünün aynı.
 
Üçüncü gün yine aynı.
 
Altıncı gün baba oğluna bir müsait fırsatta sessizce şöyle diyor, “Oğlum siz hep böyle misiniz?”
 
“Abi inanır mısın, babamın gözünde ‘biz hiç böyle yapamadık, böyle sevemedik sizi’ pişmanlığını gördüm. Prompterdan okur gibi okudum düşüncelerini” dedi Yücel o anı anlatırken.
Yücel o soru üzerine kalkıyor, kollarını açıyor. “Baba kalk bir sarılalım” diyor ama babası şaşkın, kararsız, çekincen. “Oğlum ne oluyor hayırdır” deyip geçiştirmeye kalkınca Yücel “Baba eksikliğini çekmiyor muydun eskiden yapmadıklarının, şimdi yap niye yapmıyorsun?”

Babanın yanında evlat sevilmez, ayıptır

Bu kuralı ilk koyanı çok merak ediyorum. Her fırsatta, her gördüğü yerde çocuklarla çocuk olan, onlarla çocuklaşarak oynayan bir Peygamberin sallallahü aleyhi ve sellem ümmeti nasıl başardı da çocukları babasının yanında sevmeyi ayıplayan bir topluma dönüştü?
 
Allah kalbinize evlat, torun sevgisini bu kadar güçlü şekilde koymuşsa size de doyasıya sevmek, sarılmak düşer. Kıralım şu duvarları, yıkalım şu tabuları artık. Sevdiğimizi söylemekten, sıkı sıkı sarılmaktan çekinmeyelim.

MEDYANIN SEÇİMİ

Geçtiğimiz hafta Meral Akşener’in masadan kalkma sürecine dair siyasi değil ama medya yönüyle birkaç şey paylaşmak istiyorum.
 
Her seçimde bazı medya kuruluşları pozisyon alır, kendilerine misyonlar yüklenir. Kurumsal ya da gazeteci, televizyoncu arkadaşların bireysel olarak bir çabası görülür. Siyasetin ve medyanın finansmanının bir yönüyle flu olduğu bizim gibi ülkelerde bu doğru değilse bile normaldir.
 
Ancak Sayın Akşener’in rest çektiği hafta sonu çok ilginç bir şey oldu. Habertürk TV kanalı ve Habertürk yazarları inanılmaz bir eforla olan biteni kamuoyuna yorumsuz, tarafsız iletme misyonunu tümüyle rafa kaldırıp “Durun, siz kardeşsiniz” diyen, kavgayı ayırıp barıştırmaya çalışan bir misyon üstlendi. Ve bunu da örtülü şekilde değil, gayet aleni şekilde, toplumun
gözü önünde yaptı.
 
2023 seçimleri çok ilginç olaylara sahne olacak. Ama şu çok net görülüyor ki medyada eskiden aleni yapılan birçok şey seçime kadar çok daha açık şekilde yapılacak ve medya bu seçimi kamuoyuna duyuran değil, seçimin aktif bir parçası, seçmeni doğrudan etkilemeye çalışan bir unsuru olacak.
Olacak olmasına ama bize de düşen bir şey var. Kamuoyu olarak buna ses vermemiz ve “bizim oylarımızı etkilemeye çalışma, bize sadece haber ver” diye duruş göstermemiz şart.
“Hadi bakalım beyler, herkes işini yapsın” diyebilmeliyiz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.