Karar ve kader

Sesli Dinle
A -
A +
Cumhurbaşkanlığı 2. tur seçimine sadece bir hafta kaldı.
Çok beğendiğim bir sosyal medya sözüyle başlayalım; “Cenazenize gelmeyecek siyasetçiler için tabutunuzu taşıyacak dostlarınızı kırmayın.”
 
Sosyal medyaya biraz ara versem fena olmayacak. Zira iyice çığırından çıkmaya başladı.
 
Şimdi çıkmışlar, “Yakınınızdaki Erdoğancıları ikna edin” propagandasına. “Anne-babanızın oyunu değiştirin, Erdoğan’a değil Kılıçdaroğlu’na verdirin” diyorlar.
 
Yani siz 45-50 yaşındasınız. Bu ülkenin her türlü hâlini görmüşsünüz. Şimdi de bir başka krizden geçiyorsunuz, biliyorsunuz ki çözümsüz, çaresiz bir durum yok. Hem Türkiye hem dünya dönem dönem krize girer. Üstelik buna 100 yılda bir denk gelen bir pandemi ve tedarik krizi eklenmiş. Ülkeler,
endüstriler “Büyük Reset” vermiş.
 
18 yaşındaki oğlunuz, kızınız geliyor. “Baba, o oy verdiğin partiye oy verme, benim partime oy ver.” diyor.
 
Hatta birinci turda bir video dolaştı, babasını eve kilitleyip çıkan çocuk babasının telefonda kendisine beddualar etmesini gülerek, dalga geçerek videoya kaydettirip sosyal medyada yayınlıyordu.
 
Tersi olduğunu düşünün, Kılıçdaroğlu’na oy verecek bir genci babasının eve kilitlediğini. Aman Allah’ım. Herhâlde Birleşmiş Milletler'in başlıca yargı organı Uluslararası Adalet Divanı merkezini Lahey’den İstanbul’a taşırdı birkaç gün içinde.
18-20 yaşındaki çocuk kararından emin, onun kararı kesin ve doğru. Onu doğurup büyüten anne-baba ise o kadar cahil ki kararları tümüyle hatalı ama onların büyüttüğü çocuğun henüz hayatta hiçbir deneyimi olmamasına rağmen kararları doğru, öyle mi? Merak etmeyin o anne-baba gerçekten cahilse yetiştirdikleri çocuğun oyu yüzde yüz hatalıdır. (!)
 
Bir de aklımın almadığı ikinci şey, iki seçim arası sanki 30 yıl olmuş gibi, Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’nun söylemleri başlı başına değişmiş. Bir anda Türkçü, milliyetçi bir Kılıçdaroğlu gördük karşımızda. E geçen hafta elinizle kalp yapıyordunuz Kemal Bey? Demirtaş’a, Kavala’ya özgürlük diyordunuz. Tüm KHK’lıları çıkaracağım diyordunuz. Bir hafta daha vakit olsa ülkücü bıyığı bırakacaksınız. Bu ne hız?
Düşünün, Türkiye değişim istiyor diye yola çıkıldı.
Tamam, değişim olsun. Peki. Sonra?
 
Altı parti bir araya geldi. Altı partiden beşinin aday gösterilmemesini istediği tek kişi aday oldu. Kavga kıyametle.
Değişim olmasını isteyen bir seçmen bile olsam, Recep Tayyip Erdoğan’ın yerine gelecek kişi “Kim gelirse gelsin” mi olmalıdır? Bu ülke bakkal dükkânı mı diyeceğim ama bakkal bile dükkânı emanet ettiği çalışanını işten çıkaracaksa “Kim gelirse gelsin” demez, zamanını bekler, daha iyisini bulunca değiştirir.
 
Yani Kılıçdaroğlu’nu ve yanındakileri istememek değişim istememek değildir.
 
Eğer gerçekten değişim ise amacınız, eğer gerçekten toplumsal mutabakat olsaydı niyetiniz o zaman Türkiye çapında bir anket yapardınız ve aday olarak kimi görmek istiyorsunuz diye sorardınız. Yani ön seçim.
 
Özetle dayatmayla bu iş olmaz. Ülke bu kadar kritik bir kavşaktayken yönetim değişimi demek Türkiye’nin kaosa girmesi demek.
 
Bunu da şuradan biliyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu’nun sosyal medyadan yaptığı “Rusya seçimlerimize karışıyorsun” açıklamasından. Ukrayna’da Zelenskiy’in ABD’ye ve Avrupa’ya güvenip kafa tuttuğu Putin’in Ukrayna’da neler yaptığını gördük. Sayın Kılıçdaroğlu, ABD’de seçilmeden önce “Türkiye’deki muhafeleti desteklemeliyiz” diyen Joe Biden’ın sözüne güven olmayacağını Orta Doğu’da çok kanlı derslerle defalarca göstermedi mi bu Amerikalılar?

EKONOMİ NEREYE?

“İkinci tura kalmasın” temennilerinin “Kalırsa” nelerle karşılacağımızla ilgili korkusunu şu anda yaşıyoruz. Bankalar muslukları kısmaya devam ediyor. Dövizde artış sürüyor. Seçime kadar da sürecek. Seçimden sonra ben bir gevşeme, belki biraz da geriye geliş yaşanabilir. Tabii tahminlerim seçimi önde götüren mevcut Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın devam etmesi durumunda. Diğer ihtimal çok daha büyük bir değişim olacağı için onun sonuçlarını öngöremiyorum.
 
İkinci tur gerçekten hem zaman kaybı oldu, hem de ekonomiyi toparlamayı güçleştirdi. Şimdi artık yeni cumhurbaşkanının önünde çok daha zor bir tablo var. Bir yandan döviz kurlarıyla birlikte iyice artan Kur Korumalı Mevduat, bir yandan ödemeleri başlayan ve başlayacak olan EYT emekli maaşları, bir yandan dış borçlar.
 
Bir an önce seçimi ardımızda bırakıp gerçeklerle yüzleşmemiz gerekiyor. İlaç acı olabilir ama iyileşmek için içmek gerek.
Seçim sonrası artan vergilere, sıkı para politikalarına hazırlıklı olalım.
 
Bir de krediyle bir şeyler almayı düşünmeyi uzunca bir süre için erteleyelim.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.