Türkiye’yi uzaktan izleyince…

Sesli Dinle
A -
A +
20 Ağustos’tan bu yana Balkan coğrafyasındayım. 15 günün sonunda pazartesi akşamı kısmetse tekrar yurda dönmüş olacağız.
 
Türkiye’deyken evde televizyonumuzun olmayışı nedeniyle akşam tartışma programlarını izlemeyeli çok olmuş. Burada akşamları televizyonda sürekli tartışma programları açık. Habertürk, CNN Türk, Haber Global ve TV100 arasında dönüp duruyor kumanda.
 
İstisnasız bir hafta boyunca Rusya’da Putin’e yönelik ayaklanan Wagner lideri Yevgeny Prigozhin’in gerçekten ölüp ölmediği tartışıldı.
Sonra birkaç gün boyunca ABD Eski Başkanı Donald Trump’ın 20 dakikalık hapse giriş çıkışı ve çekildiği sabıka fotoğrafı tartışıldı.
 
Dışarıda olduğumdan mıdır bilinmez, çok garipsedim.
 
Memleket bizim memleket, ülke bizim, devlet bizim, hepsi tamam. Ama Türkiye’nin sıkıntıları yok mu? Dertleri yok mu? Haber kanalları niçin çocuk oyalar gibi bambaşka tellerden çalıyorlar?
 
Ya merkezî haber kanallarını izleyeceğiz, dünya yangın yeriymiş de Türkiye cennetmiş gibi algılayacağız, ya da Halk TV, Sözcü TV ya da TELE1 izleyip Türkiye yangın yeriymiş de dünya cennetmiş gibi algılayacağız.
Muhalif kanallara lafım yok, onlar zaten bildiklerini okur da merkezî haber kanalları, doğru yapmıyorsunuz, Türkiye’nin problemlerini Kılıçdaroğlu-İmamoğlu kavgasının yüzde biri kadar konuşmuyorsunuz.
 
Sorunlar konuşulmayınca yok olmaz, tam tersi konuşulmadıkça büyür.

Teknofest Ankara’ya iki eleştiri

İlk gününden beri severim, içim kıpır kıpır olur Teknofest’in adını bile duysam. Bu yıl ilk kez Ankara’da, Etimesgut’ta yapılmış.
 
Teknofest’i düzenleyen T3 Vakfının emeklerine sağlık.
 
Şimdi bu yazdıklarıma “Ama Ankara’da ilk kez yaptık” denilebilir. Ancak 2018’de başlamış bir etkinliğin artık organizasyonel yönünü mükemmelleştirmesi gerekir.
 
Çok uzunca bir yürüme yolu, üstüne üstlük bu yolun taş-çakıl oluşu çocuklu aileleri çok zora sokmuş. O sıcak havada insanların gölgelenebileceği alanlar oluşturulabilirmiş. Bir de yine o sıcakta 1 km su kuyruğu beklemek çok yorucu hâle getirmiş Teknofest deneyimini.
 
Teknofest artık bu milletin tüm çocuklarının evi. Ama lütfen “ne olursa olsun, nasıl olsa gelirler”i siz demeyin, biz zaten geliriz.
 
Bir ikincisi, zaten son yıllarda bürokrasinin, kamu kurumlarının gövde gösterisi hâline gelen Teknofest’te hele bir de Ankara’da olunca tüm kamu kurumlarının yöneticilerini kırmızı montlarla gördük. Elbette desteklesinler, ama merak ediyorum Teknofest dışındaki başkaca gençlik etkinliklerini de aynı heyecanla destekliyorlar mı? Cevap evet ise zaten baş göz üstüne, ama değilse bunu bir düşünün derim sevgili T3 Vakfı.
 
Sayın Cumhurbaşkanı’nın arkasında tüm bürokratları, bakanları, bakan yardımcılarını her zaman zaten görüyoruz. Bari sivil bir gençlik etkinliğinde görmeyelim o hiyerarşiyi. Kırmızı monta genç ve sivil kalmak yakışır.

Balkanlarda Türkçe konuşmak

Normalde biraz Makedonca öğrenmeyi, girdiğim dükkânlarda hafiften “zdravo, kako si” ile giriş yapmayı severdim. Bu sene ne olduysa bana bir şey oldu.
 
Başbakan olmadan önce kendisine bir üniversitede İngilizce olarak, biraz da küçümseyerek “Dünya liderleriyle hangi dilde konuşacaksınız” diye soran genç kıza “Türkçeyle konuşacağım” diyen Cumhurbaşkanı’mıza özendim galiba.
 
Her girdiğim dükkânda “Merhaba, hayırlı işler” diyerek girdim. Türklerin dükkânlarında büyük bir coşkuya sebep oldu bu Türkçe ve Türkiye’den gelen selam. Ama ilginçtir, Makedon ya da Arnavutların işletmelerinde de çok güzel karşılandı. “Dobro utro” diyene “Günaydın!” dedim. Bir de baktım Türkçeyi duyan kafasını kaldırdı, somurtan tebessüm etti.
 
Vallahi yerden birkaç metre yukarıda yürüdüm. İyi ki Türk var, iyi ki Türkiye var, iyi ki Balkan Türklerinin bir Türkiye ağabeyi var.
 
Bir de tabii ağustos ayını Balkanlarda geçirmenin, Türkiye’de sıcak havalar devam ederken gece yorganla uyumak gibi, gündüz terlemeden dolaşmak gibi faydaları var.
 
Hiç uzak değil buralar, İstanbul’dan otobüsle Üsküp 10 saat. 10 saate ben İstanbul’dan memleketim Erzincan’a gidemiyorum ama Makedonya’ya gelebiliyorum.
 
Avroyu doları da dert etmeyin. Avro/doların yüksek olmasının karşısında Balkanlarda fiyatların uygun oluşu var. Çarpın, bölün, Türkiye ile aynı hesaba geliyor. Balkanları ihmal etmeyelim.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.