Denize düşmeden önce yüzmeyi öğrenmek gerekir!

A -
A +

Sanıyorum 4 ya da 5 yaşındaydım. O zamanlar Yeniköy’den denize girilirdi. Bahsettiğim dönem 1970’ler. Rıhtımdan herkes denize atlar, tertemiz Marmara’da yüzerdi. Annem babam ve ben o gün mayoluyduk. Ben denize atlayayım dedim. Annem de atla o zaman dedi. Atladım, tabii ki yüzme bilmediğim için başladım çırpınmaya. Yanımdan geçen bir lastik bota tutundum. Tüm olan biteni annem ve babam suya atlamaya hazır bir şekilde takip ettiler. Ancak tutunduğum bot beni kıyıda inmek istediğim yere değil, daha uzak bir yere götürdü. Kıyıya yanaştı, ben de annemlerin yanına kadar epeyce yürümek zorunda kaldım. Yani bilinçsiz şekilde suya atladığım noktaya tekrar geri döndüm. Hem de meşakkatli bir yoldan...

 

Ebeveynlerim bana o gün önemli bir hayat dersi verdi; riskleri keyifli ya da daha az meşakkatli hâle getirmenin yolu, önceden hazırlıklı olmak ve öğrenmektir. Bir de zor durumda kalınca sarıldığımız çözümler bizi arzu etmediğimiz noktalara götürebilir, o gün aldığım bir başka ders de buydu...

 

Bugün gerçekleşen riskler hakkında çok önceden uyarılarda bulunmuş kişilerden biri olarak hayat tecrübem “Ben demiştim” demenin kimseye faydasının olmadığını söylüyor. Dolayısıyla kapımızdan içeri girmiş bir tehlikeyle nasıl başa çıkılacağı konusunda yardımcı olmayı daha doğru buluyorum.

 

Özellikle şahıslar ve küçük ticari işletmeler için şu an yaşamakta olduğumuz mevcut durum ortaya çıkmadan evvel bazı uyarılar yapmıştım, izninizle bu uyarılarımı sıralayayım.

 

• Şahsi masrafları ya da işinizle alakalı olmayan masrafları firmaya asla fatura etmeyin. Bu hem etik olarak yanlış hem de ekonomik olarak zararlı bir davranıştır.

 

• Harcamaları önceliklendirin. Önceliklendirin ki ayakta kalmanızı sağlayacak faaliyetler için kaynaklarınızı kullanma şansına kavuşun.

 

• Eğer mevcut kapasitenizi kullanamıyorsanız, ilave kapasite için sakın yatırıma kalkışmayın.

 

• Tahsilat imkânlarını artırın. Alacakları yaşlandırmayın. Tahsilatı kolaylaştırmak için yeni metotlar geliştirin.

 

• Malın tedariki bu aralar malın fiyatından daha önemli hâle geldi. Bu konuya ciddiyetle eğilin ve kimseyi, sizi yönetmeye mükellef kılmayın. Yani sizi başkası yönetmesin, kendinizi kendiniz yönetin.

 

• Döviz maliyetlerine karşı sadece TL geliri olan bir firmaysanız riskli davranışlar göstermeyin. Ödeme ve borç gerçeğine uygun şekilde, döviz kurlarının geri çekildiği her anı değerlendirin.

 

Elbette bunlar darboğaz yaşanmadan önce yapılması gerekenler. Bugün maalesef faizler çok yüksek. Ben bu satırları yazarken banka harici finans kurumları %80 ila %100 civarında faizle kredi veriyorlar. Neden Banka Harici Finans Kurumları diyorum? Çünkü firmaların çoğu bankalara başvuracak mali tabloya sahip değiller. Özetle: Şu an Türkiye'nin yaşadığı şartlar göz önüne alınırsa yukarıda bahsettiklerimin çoktan yapılması gerektiği daha net anlaşılır.

 

Bugün itibarıyla tamamen hayati fonksiyonları desteklemek, üretimi durdurmadan kalifiye personeli kaybetmeden yola devam etmekten başka çare yok. Açıklanan her türlü teşvikten yararlanmak lazım.

 

Bunun haricinde, çalışanlar, tedarikçiler ve müşterilerle teması mutlaka güçlü tutmak, piyasada olan biteni anında duymak lazım. Aksi takdirde al-satçı, yap-satçı olursunuz ve bu hiçbir işe yaramaz.

 

Firma sahipleri ve profesyoneller özellikle bu ekonomik şartlar altında, evdekileri ve etrafındakileri zapt edecek. Yani onların zamansız talep ve harcamalarına bir kere etik gereği ve rasyonellik gereği “Bir dur!” demek gerekecek. Çünkü etrafta insanlar zorluk içinde yaşarken siz arabanızı değiştirmek, saat almak, lüks harcamalar yapma derdinde olursanız ne olur? Dışarıdan oldukça antipatik gözükür ve inandırıcılığınızı kaybedersiniz. Toplumdan kopuk gözükürsünüz.

 

Zordur bunları yapmak biliyorum. Ama şunu da söyleyeyim, verimliliği artırmak için en üst düzey profesyonellere pahalı arabalar vermek yerine, çalışanların işe gelişlerini ve çevre şartlarını iyileştirmek verimliliği artırmak için çok daha önemlidir.

 

Mutsuz insanların çalıştığı yerde verim olmaz, sonunda batar. Bunu unutmayalım...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.