"Babam durumuna üzülürdü ancak 'kendi düşen ağlamaz' derdi..."

A -
A +

Bazen bakkaldan ekmek, su gibi ihtiyaçlarını alır gelirdik. Sonra “Yalnızlık çok zormuş…” der bize dert yanardı.

 

 

 

Mahalleli çocuk:

 

- Maalesef… Sağlığında grup grup arkadaşları gelirdi. Şarkı söyler içerlerdi. Gürültülerinden mahalleli şikâyetçi olurdu her defasında. Polis gelmeden dağılmak için merdiven başında bekleyenlerle gelip sohbet ederdik. Onlar da tuhaf adamlardı. Galiba uyuşturucu alıyorlarmış. Dışarıdakiler hep içeri girmeyi bekledi, içme sırasının gelmesini “Şikâyet edilmesin...” diye değil de kendisi için birinin gelmesini beklediler…

 

- Çok şey biliyorsunuz bakıyorum.

 

- Ooo daha neler biliyorum! Kimse gelmeyince biz yanına çıkardık. Bazen ağlar, bazen kahkahalarla gülerdi. Bize “Benim küçük Bitirimlerim!” derdi.

 

- Siz de memnun olurdunuz değil mi?

 

- Biz acıyorduk yalnızlığına. Bazen bakkaldan ekmek, su gibi ihtiyaçlarını alır gelirdik. Sonra “Yalnızlık çok zormuş…” der bize dert yanardı. “Nasılsın Toprak?” diyecek. “Bir isteğin var mı?” diye soracak ya da “Gel, sana hava aldırayım, biraz dışarı çıkalım” diyecek birini bekledi. Bazen böyle birinin geldiği de olurdu. “O zaman saatler daha hızlı çalıştı, sanki akrep at oldu, tadına doyulamayan zaman aktı gitti…” derdi bize. Bazen de beklenmeyenler, ağzından çıkanları kulakları duymayanlar gelirdi. Bu durumda “Vakit uzadı da uzadı, yelkovan akrepleşti, odanın havası bozuldu. Artık gidin, yeter be!” diye bağırmak istediğini söylüyordu. Biz de üzülüyorduk.

 

- Hakikaten üzülecek bir durummuş!

 

- Babam da komşu olarak çok yeise kapılır üzülürdü. Sonra da “Kendi düşen ağlamaz…” derdi. Gazetelere sarılı şarap şişeleriyle gelenleri görünce çocuklar gibi sevinirdi. “Bağıramadığım vakit, âdeta kendi içimde boğuluyorum…” derdi. Güldüğünde, boğazına bir şeyler düğümlenir gibi olur, ağlamak isterdi ağlayamazdı. “Hayır, olmaz, Bitirimlerdensin kendine gel!” der, kendini teselli ederdi. Gülmek isteseydi de gülemezdi. Onu harap eden, sıkan, bilemediği, anlayamadığı bir şeyler vardı Toprak Dede'nin içinde… Bize öyle geliyordu.

 

- Size öyle geliyor da bize farklı mı?

 

- Orasını bilmem... dedi çocukların yaşça en büyüğü ve diğerlerini de peşine takarak güle oynaya uzaklaştıklarında ibretle baktım kendi çocukluğuma ve geldiğim bu yaşa. O yavruları kim bilir neler bekliyordu? Ne hadiseler yaşayacaklardı da hiçbirinden haberleri yoktu.

 

          ***

 

Bitirimlerin akıttıkları gözyaşları içinde boğulan insanları gördüm. Keşke bunlar sevinç gözyaşları olsaydı. Öyle olsalardı zaten içlerine akmazdı. Kendi bataklıklarının dışında başka hayat yoktu sanki.

 

Baktı çok müteessir oluyorum Tanju “Haydi dönelim! Göreceğimizi gördük, anlayacağımızı anladık. Sonra fısıltıyla âdeta inleyerek “Su testisi su yolunda kırılır…” dedi. Ecdadımız boşuna söylemiş değildi elbette.

 

Eğer içlerinden çıkmaya muvaffak olamasaydık bizim finalimiz de onlarınkinden farklı olmayacaktı. Her şey o duvarların arasında sıkışıp kalacak, geceler gündüze karışacak, sevinçlerimiz hüzne boyanacaktı. Ne hikmetse karanlıkları seviyordu bütün “Bitirimler…”

 

DEVAMI YARIN

 

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.