e) hepsi

A -
A +
1998 yılında henüz üniversitede öğrencisiyken Amerika'ya gitmiştim. Bir yaz kampında gönüllü olarak çalışıyordum. Kampta benimle birlikte çalışan birçok farklı Avrupa ülkesinden genç vardı.
Bir akşam oturup konuşurken Polonyalı bir çocuğa, "Cep telefonunu çok kısa kullanabilir miyim?" diye sordum. O da bana, "Sırtımı kaşı, ben de senin sırtını kaşıyayım" dedi.
Daha önce Türkiye'deki yakın arkadaşlarımla bu tür etkinlikler yaptığımız için hiç yadırgamadım. Hemen arkasına geçip sırtını kaşımaya başladım.
Ben, "Biraz sağa, hafif yukarı, hah, tam orası işte" diye koordinat talimatları beklerken, çocuk birden ayağa fırlayıp, "Ne yapıyorsun ya!" diye bağırdı.
-
Fiziksel temastan pek hoşlanmayan bu ecnebi arkadaşın kurduğu cümlenin bir deyim olduğunu o zaman anladım. Meğer cep telefonunu kullanmam karşılığında o da benden bir şey istiyormuş.
Tabii muhabbetin seyri birden değişti ve herkes kendi kültüründeki atasözleri ve deyimleri söylemeye başladı.
-
İspanyol arkadaş, "Her gitarı olan gitarcı değildir" dedi. Ben, "Her gördüğün sakallıyı deden sanma" dedim.
-
Ben, "Kefenin cebi yok arkadaşlar" dedim. İspanyol arkadaş, "Oyun bitince şah da, piyon da aynı kutuya konur" diye karşılık verdi.
-
İrlandalı bir çocuk, "Pencerede perde var, yatakta çarşaf yok" dedi. Ben de, "Ayağında donu yok, başına fesleğen takar" dedim.
-
Her söylenen atasözüne karşılık olarak kendi dilimizden bir şeyler söylüyordum. Birden aralarında birleşip benim karşılık bulamayacağım atasözü ve deyimlerle saldırıya geçtiler. Ben tıkanmaya başlayınca grubun özgüveni iyice tavan yaptı. Hep birlikte saldırmaya başladılar. Atasözleri, deyimler havada uçuşuyordu. Bir ara boş anlarını yakalayıp ben de saldırıya geçtim.
-
"Adam sandık eşeği, çifte serdik döşeği" dedim. Bu cümleyi İngilizce olarak kurmayı nasıl başardım şimdi hatırlamıyorum ama yatılı misafir ağırlama âdeti olmayan grup birbirlerine bakarak sustular.
Bundan cesaret alarak iyice açıldım. "Hamama gider kurna beğenmez, düğüne gider zurna beğenmez" dedim.
Ortam iyice sessizleşti.
"Eliyle hamur ovalar, gözüyle dana kovalar" dedikten sonra birkaç kişi kalktı.
Finali, "Ananın çıktığı dala kızı salıncak kurar" atasözüyle yaptım ve grup dağıldı...
Sonraki günlerde yanımda deyim ve atasözü kullanmamaya özen gösterdiler. Bir Türk'le bu konuda aşık atılamayacağını hepsi öğrendi.
-
Şimdi yazımızı bir paragraf sorusuyla bitirelim.
Lütfen aşağıdaki paragrafı okuyun ve verilen seçenekler arasında en uygun şıkkı işaretleyin.
"CİĞERİ beş para etmez insanlarla dolu çevremiz. DALAKSIZ adamlar sürekli İŞKEMBEDEN sallıyorlar. Elimden bir kaza çıkacak diye YÜREĞİM ağzıma geliyor inanın. KAFAYI yemeden bunlardan PAÇAYI kurtarmanın imkânı yok gibi. KELLE koltukta savaşıyoruz ama yine de BEYNİ yıkanmış bu adamlara laf anlatamıyoruz bir türlü."
a) Kendimi bir işkembe salonunda menüye bakar gibi hissettim.
b) Türkler sakatatı çok sever.
c) Dil-kültür ilişkisi üzerine daha çok kafa yorsak fena olmaz.
d) Bir toplumda kullanılan atasözleri ve deyimler, o toplumun kültürüyle ilgili önemli ipuçları verir.
e) Hepsi
Cevap: Yazının başlığı...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.