Nasıl münasebetsiz olunur?

A -
A +

Geçen hafta sonu havalar güzel olunca deniz kenarına gidip biraz rahatlayayım dedim. Gidince gördüm ki birkaç bin kişi de benimle aynı şeyi düşünmüş. Hâliyle arabayı park edecek yer bile kalmamış.

 

Canım biraz sıkıldı ama “Elbet bir yer bulurum” diyerek tur atmaya başladım. Benimle birlikte atmaca gibi dolaşan başka arabalar da vardı. Tampon tampona boşlukları süzüyor, hamle için fırsat kolluyorduk.

 

İlk turda arabayı park edebileceğim bir yer gördüm. Arabayı kaldırıma sıfır bir şekilde yanaştırıp indim. Ama içim rahat etmedi çünkü yol çok daralmıştı. Ben de tekrar araca binip turlamaya devam ettim.

 

İkinci turda aynı yerden geçerken, biraz önce benim ayıp olur diye park etmediğim yere bir aracın park ettiğini gördüm. Moralim bozuldu. “Biz gelip geçen arabalara rahatsızlık vermeyelim diye duyarlı davranalım. Şu münasebetsizin yaptığı işe bak!” diye söylendim.

 

Üçüncü turda bizim münasebetsizin arkasına iki kişinin daha park ettiğini gördüm. Yol, aynayı kapatmasalar geçemeyeceğim kadar daralmıştı. Ama üç aracın arka arkaya sıralandığı o kaldırım kenarı, o anda gözüme daha park edilebilir bir alan gibi görünmeye başladı.

 

Önde ve arkada iki aracın sığabileceği kadar boşluk kalmıştı. “Bir tur daha atsam kesin oralar da dolacak” dedim ve ani bir manevrayla arkada kalan boşluğa arabayı park ettim.

 

İnip aynayı kapattım. Bagaj kapağını açarken bir araba geldi. Şoför bir şeyler söylenir gibi el kol hareketi yaptıktan sonra kaldırıma sürterek geçip gitti. Ben de, “Ne bu hareketler şimdi? Sanki her yer park alanı da biz park etmedik. Efendi gibi geç git işte!” diye arkasından söylendim.

 

Birkaç dakika sonra kalan son boşluğa da bir araba park etti. Artık orası yasal bir park alanı hâline gelmişti. Rahatladım ve kamp sandalyemi alıp deniz kenarına doğru yürüdüm.

 

Sandalyemi kuma koyup arkama yaslandım. Martı seslerini dinlemek için gözlerimi kapattım ama kulaklarımda bir çınlama başladı. Dönüp aracı park ettiğim yere doğru baktım ama ağaçlardan gözükmüyordu. “Boş ver ya!” dedim içimden. “Beş tane araba park ettik sonuçta. Kim ne diyecek?”

 

Sonra, “Herkes kurallara adam gibi uysa ben de uyarım!” dedim. “Milletin işi gücü yok hep birlikte sahile akmış ya!” diye söylendim. Hatta bir ara belediyeye bile kızdım oraya duba koymamışlar diye. Yarım saat gergin bir şekilde oturduktan sonra da arabaya binip eve döndüm.

 

Bu anlattığım park etme olayının yaşanması yaklaşık on beş dakika sürdü. Yani ben on beş dakika içinde önce insanları münasebetsizlikle suçladım. Sonra ben de o ekibe katıldım. Ardından bizim ekibe kızanlara kızmaya başladım.

 

Yani yanlış yapanların nüfusu arttıkça doğruluğun nüfuzu azaldı ve eylem normalleşti. Kalabalığın yaptığı her şeyi mubah görme eğilimi, beni de münasebetsizler sınıfına dâhil etti.

 

İçinizden “Hocam, abartma be! Altı üstü yolu daraltmışsın işte” diyor olabilirsiniz. Ama konumuz park ihlali değil inanın. Modern çağın en büyük tuzağının mikro ölçekte yaşanmış bir örneği. Kötülüğü zihinlerde aklamak için hep kalabalıklar kullanılıyor. Yani ne kadar kalabalık, o kadar alabalık! Bunu unutmayın! 

 

Bir insanın zihniyeti üç turda bu kadar değişirse, popüler kültürün hepimize kaç tur attırdığını artık varın siz düşünün!

 

Bu arada eğer İstanbul’da yaşıyorsanız, havaların güzel olduğu hafta sonlarında mümkünse balkonda oturun. İyi hafta sonları diliyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Yalınız Efe 2 Mart 2024 10:20

Geçmiş olsun(!)