Tam bağımsız ekonomi için; İzmir İktisat Kongresi

Sesli Dinle
A -
A +

Binlerce yıllık birikimin değeri…

 

Türk devlet aklı, hiçbir adımı boşuna atmıyor.

 

Bugün üretimdeki artışa bağlı olarak ihracatta ve büyümede dünyadan pozitif ayrışmamızı sağlayan Türkiye Ekonomi Modeli de, değerini ileride çok daha iyi anlayacağımız büyük bir hamle oldu.

 

Önceki krizleri hatırlayın…

 

Eski Türkiye’de ekonomik kriz demek; başta dolar olmak üzere sıcak paranın katlanarak değerlenmesi, gecelik faizlerin yüzde 7.500’lere çıkması, buna bağlı olarak çarkların durması, fabrikaların boşalması, milyonların işsiz kalması, insanların ekmek parası bile bulamayacak hâle düşmesi demekti.

 

En iyi ihtimalle, işletmeler ayakta kalsa bile, aylarca çalışanlarına maaş ödeyemez duruma gelirdi.

 

Şimdi öyle mi?

 

Üstelik dünya, İkinci Cihan Harbi’nden bu yana en ağır ekonomik darboğaza girmiş ve zengin Avrupalı liderler “Bolluk devri sona erdi. Üzgünüz” açıklamaları yaparken…

 

Evet yine en büyük derdimiz enflasyon, bu özellikle en başta bizim gibi sabit gelirlilerin canını yakıyor ama onun da kademe kademe inişe geçtiğini görüyoruz.

 

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, “En kötü geride kaldı” dedi, nitekim bu rakamlara da yansıyor.

 

Ocak enflasyonu, asgari ücrete yapılan büyük artışın fiyatlara yansımasına rağmen son 11 ayın en düşüğü…

 

Bu bile enflasyondaki gevşemenin ve önümüzdeki sürecin çok daha iyi olacağının göstergesi.

 

***

 

Elbette her şey güllük gülistanlık değil, otomobil, konut gibi yatırımlara girmek şu dönem orta gelirli için zorlaştı, çünkü maliyetler çok arttı.

 

Çimento, demir gibi ana kalemlerde üreticiler harıl harıl yurt dışına çalışıyor...

 

Dünyanın eve kapandığı pandemi sonrası talep patlaması var, çip krizi gibi sebeplerle de birçok sektörde üretim yetişmiyor.

 

Bunun etkileri belki birkaç yıl daha sürecektir, çünkü problem sadece bizden kaynaklanmıyor.

 

Finans sahipleri için yeni bir fırsat kapısı oluşturan bu durum, ‘stokçuluk’ dediğimiz ek bir külfeti üzerimize yükleyerek, yurt içinde fiyatların daha da artmasına yol açıyor.

 

Bu olumsuzluklar bir yana, vatandaşın günlük hayatını sürdürmesinde bir sıkıntı olup olmadığını gözlemlemek içinse sokağa bakmak yeterli oluyor.

 

Eski krizler gibi kapanan AVM’ler, restoranlar, oteller, tatil köyleri yok, hepsi tıklım tıklım.

 

Zannetmeyin ki buraları dolduranlar yabancılar, tam aksine bizim vatandaşlarımız olduğunu görürsünüz zaten.

 

İşi duran yok gibi, aksine hiç olmadığı kadar işler yolunda çok şükür.

 

Türkiye, belki de ilk defa bir ekonomik krizi böyle bir tabloyla atlatıyor.

 

Hem de dünya küresel bir ekonomik krizden geçerken!

 

Nasıl oldu bu?

 

Sırrı Türkiye Ekonomi Modeli.

 

***

 

Geçenlerde fırsat oldu, Sayın Bakan Nebati’ye “Ya aksini yapsaydınız n’olurdu?” diye sordum.

 

Muhalefet, doları frenleyen Kur Korumalı Mevduatı (KKM) diline çok doluyor ya hani, oradan verdi örneği.

 

Hazine bugüne kadar KKM için 92,5 milyar lira para ödemiş vatandaşa.

 

Şayet KKM devreye alınıp doların önü kesilmese ne olurmuş biliyor musunuz?

 

Kurdaki 1 liralık artışın hazinenin brüt dış borçlanmasına getirdiği yük; yaklaşık 450 milyar lirayı buluyormuş.

 

Aradaki farka bakar mısınız?

 

Siz bir de dolar kuru neredeyse bir yıldır sabit kaldığı hâlde bugün yaşadıklarımıza bakarak, dolar da artsaydı hâlimiz ne olurdu, bunu düşünün.

 

***

 

Türkiye Ekonomi Modeli düşük faiz sebebiyle parayı üretime kanalize ettiği için ilk defa bir krizi öncekilerden çok daha rahat atlatıyoruz.

 

Bunun hazine açısından bir başka yararı var ki, o da kasadaki paranın faiz lobisine akmasının önüne geçmiş olması.

 

Misal; geçen sene bütçeden yüzde 13,7’lik payın faize gitmesi hesaplanırken, faiz indirimleri sayesinde bu rakam yüzde 10,6’ya düşürülmüş.

 

AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılında bütçeden faize giden oran yüzde 43’tü, bir de buradan yapın mukayeseyi.

 

Eğer paranın bazı lobilere akmasının önü kesilmese, bir yandan çok büyük yatırımlara imza atarken, öbür taraftan vatandaşı rahatlatan ve üretimi-alım gücünü artıran vergi indirimleri, doğalgaz ve elektrik faturalarına yapılan sübvansiyonlar, teşvikler, hibeler, krediler, atamalar, EYT gibi ciddi maliyetleri karşılayacak gücü nereden bulabilirdi iktidar?

 

Kasada para olmadığını, dövizin patlayacağını iddia eden, Türkiye’ye IMF’nin yolunu gösteren, faizlerin artırılmasını salık veren muhalefete bir de bu açıdan bakmanızı tavsiye ederim.

 

***

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hem vatandaşın refahını artırmak, hem de ülkemizin başta savunma, enerji, güvenlik ve dış politika olmak üzere, birçok alanda tam bağımsızlığa ulaşması için büyük atılımlara imza attı.

 

Sıra ekonomide, cebimize uzanan pis elleri kırmaya geldi –ki, Türkiye Ekonomi Modeli bu vizyonun en önemli adımı oldu.

 

Bugünlerde “Türkiye Yüzyılı” ismiyle müsemma Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci yüzyılına yaraşır bir hazırlık yapılmakta.

 

İzmir’de, 17 Şubat 1923’te cumhuriyetin ilanına aylar kala Kazım Karabekir Paşa başkanlığında İzmir İktisat Kongresi’nin yapıldığı bina, tam yüzyıl sonra benzer bir kongreye ev sahipliği yapmaya hazırlanmakta.

 

Şu tuhaflığa bakın ki, CHP’li belediyeler tarafından 1979 yılında yıkılıp yerine otopark yapılan bina, AK Parti hükûmeti tarafından aslına uygun olarak yeniden inşa edildi, son rötuşları yapılıyor.

 

17 Şubat’ta burada yine İktisat Kongresi toplanacak, aynı gün binanın açılışını da Cumhurbaşkanı Erdoğan yapacak.

 

Buradan verilecek mesaj ise sadece binanın yeniden inşası gibi sembolik olmayacak.

 

Bir asır önceki kongrede alınan kararların içeriği ile bugünkü ekonomi modelinin örtüşmesi daha anlamlı…

  • Millî sanayiyi teşvik etmek, öncelikle millî kaynakları değerlendirmek.

  • Çiftçiye ve yatırımcıya kredi vererek özel teşebbüsü desteklemek.

  • Yabancı tekelleşmelere ve imtiyazlara son vermek, millî sanayiyi teşvik etmek.

  • Küçük zanaatkârlıktan büyük işletmelere geçmek, teknik eğitimi geliştirmek.

  • Gümrük tarifelerini millî sanayinin kalkınma ihtiyaçlarına göre düzenlemek…

Daha bunun gibi birçok başlık, bugün dünyanın ikinci cihan harbinden bu yana en derin küresel sarsıntı yaşadığı dönemde uygulamaya konulan Türkiye Ekonomi Modeli’nin taşıdığı önemi göstermekte.

 

Bu model sayesinde yatırım, istihdam, üretim ve ihracat rakamlarının cumhuriyet tarihinin en iyi seviyesine çıktığı bir dönemde, İzmir’de düzenlenecek kongre çok anlamlı bir mesaj olacak.

 

17 Şubat-4 Mart tarihleri arasında “Küresel Ekonomik Güç Olma Yolunda Türkiye” temasıyla yapılacak kongrede yüzü aşkın oturum düzenlenecek.

 

Elbette kendisine “İlk 10’da yer alma” hedefi koyan Türkiye’nin, değişen dünyaya iktisadi uyum ve öncülük etme vizyonu da bu oturumlarda tartışılacak.

 

Küresel salgın sonrası ekonomi paradigmasında yaşanan değişim, Asya’nın yükselişi, yapay zekâ, yenilik ekosistemi, sürdürülebilir finans, FinTech uygulamaları, Blockchain teknolojileri vs. vs.

 

Ülkemizden ve dünyadan 150’den fazla akademisyen, iş insanı, bürokrat, sivil toplum ve sektör temsilcileri kongrede konuşmacı olacak.

 

Elbette bunlar çok değerli…

 

Ama unutmayın ki, ülkemizin gelecek yüzyılda nerede, hangi statüde yer alacağına 14 Mayıs 2023’te milletimiz karar verecek.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.