Cimri

A -
A +
Türkiye gazetesindeki ilk makalem Pırıltı sütun başlığıyla 9 Kasım 1976 tarihinde intişar etti. "Tiranların Ölümü" isminde bir yazıdır. Yazının çıktığı gün Enver Ören ağabeyle karşılaştık. 26 yaşındaydım, yazıyı 6 saatte kaleme alabilmiştim, ilk defa bir sütunum olmaktaydı, sanki bütün dünyanın önünde imtihan veriyordum. Merakla yüzlerine baktım, tebessüm ederken "olmuş" dediler. 
"Olmuş" demek, 'yürü, yolun açık olsun!' demekti. "Olmamış" deselerdi, bugün belki de Rahim Er'in elinde kalem olmayacaktı. Zaten bu tavır Enver ağabeyin üslûbuydu. En garipsenebilecek tekliflerimize bile "yapın görelim" derlerdi. 
Tabiî ki hatalarımızı da söylerlerdi. Hatayı ikaz üslupları çok farklıydı. Ya bir sohbet meclisinde ortadan konuşurlar, hata sahibi dersini alırdı veya ikili görüşüp sohbet ve nasihat ederlerdi. Doğrudan kabulleri çok kere ya bir arkadaşın diğer bir arkadaşı kırması sebebiyle olurdu yahut eşini incitmesi sebebiyle. Her ikisinde de gerek kendileri ve gerekse bu hususta nakil yaptıkları Hocamız Hüseyn Hilmi Işık Hazretleri çok titizlerdi. Enver ağabeyin daha ilk sohbetlerinde şunu işitmiştik: "Bir duvarda bir arkadaşımızın ismi yazıyorsa oradan ceketinizi ilikleyerek geçin." Hocamızın "hanımını üzeni sevmiyorum" dediklerini sık dile getirirlerdi.
Enver ağabeyimiz, büyük yükler altındaydı. Fakat O'nu gören şu dünyada hiçbir derdi-tasası yok sanırdı.
Çünkü...
Hocamız, onlara şu ölçüyü vermişlerdi: "Kim, yanına hangi halde gelirse gelsin kapıdan memnun olarak çıkmalı." En zor anlarımızda bile huzurlarına gittiğimizde kuşlardan hafif bir şekilde geri dönerdik. Orada sanki bu dünyadan çıkardık.
İlk böbrek ameliyatlarını Houston'da oldular. Kendilerine Kuleli Askeri Lisesi'nden beri arkadaşları ve enişteleri olan diş hekimi Faruk Koca Bey de refakat etmekteydi. Bir gün Faruk ağabey oradan bizi aradı. "Bugün senden bahsettiler, bir defasında kendilerine 'iyi ki bize hatalarımızı söyleyen bir Enver abimiz var' demişsiniz."
İnsana 'şunu yap, şunları yapma' diyen bir büyüğünün olması kazançtır. Bize 'Enver ağabey kimlerden hoşlanmazdı?' diye sorsalar, herhalde en önce cimrileri, kalp kıranları ve sui zanda bulunanları hatırlarız.
Bir gün bir arkadaş yazıhanemize geldi. Az evvel Enver ağabeyin sohbetinden çıkmıştı. Sohbetin saadeti içindeydi. "Bir kimse ömür boyu gayrı müslim olarak yaşasa, fakat cömert biri ise ona son nefesinde Peygamber -aleyhisselam- görünüp kendilerini tanıtarak İslamiyeti tebliğ edecek, kabul edince imânla göçecektir" haberini verdiler, dedi. Sanki aklım başımdan gitmişti. Hemen yanlarına koştum: "Efendim, şu arkadaş bize geldi şöyle dediğinizi anlattı" dedim. "Dahası var" dediler. Merakım, hayrete dönüşmüşken kelimesi kelimesine şu müthiş malûmatı verdiler:
-Cimri bir Müslümanın imânsız ölme ihtimali, cömert bir kâfirin imânla ölme ihtimalinden yüksektir!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.