Başbakanın ABD Ziyareti...

A -
A +
Aslına bakılırsa bu ziyaret, epeyce gecikmeli olarak gerçekleşiyor... Yaklaşık bir seneden beri, sık sık bahse konu olan, ancak ABD Başkanlık seçimleri ve sonrasında yeni yönetimin teşkili, işlerin yoğunluğu filan derken, nihayet Beyaz Saray, seçkin konuklara uyguladığı bir programla Erdoğan'ı ağırlıyor. Şüphesiz devlet adamlarının resmi dış gezilerinde, "prestij politikası" her zaman öne çıkar. Uygulanan protokol, ev sahibinin kısa veya uzun vakit ayırması, her türlü teşrifat etkinlikleri ve karşılıklı iltifatlar, bütün olarak misafire atfedilen değer mesabesinde kayda geçer. İşin bu tarafı, genellikle diplomatik kıvraklık ve maharetlerle problemsiz halledilebilir. 
Ancak karşılama merasimlerinin parlaklığı, tek başına ziyaretin başarısını tescil etmez. Esas olan reel politiktir. Yani medya önündeki beylik laflardan ziyade, kapalı kapılar arkasında, baş başa veya heyetler arasında yapılan görüşmelerin neticesi esastır. Şüphesiz bunun için, müzakere konularına dair iyi bir hazırlık çalışması ve teknik altyapının da gerçekleştirilmiş olması şarttır. Başbakanın ve hariciyenin on yıllık performansına baktığımızda, bu noktada gerekenlerin yapılmış olduğuna hükmedebiliriz... Dersini iyi çalışan, ne istediğini bilen ilgi alanına aldığı konularda muhataplarını etkileyecek kararlılığı gösterebilen bir Türkiye için; artık Beyaz Saray'daki görüşme süresinin kısa veya uzun sürmesi, bir dış politika parametresi değildir. Bu hususu bilhassa vurgulamamızın sebebi, geçmiş yıllarda her seferinde medyanın görüşme sürelerini uzun uzun irdelemiş olmasıdır. 
Şurası açık: Türkiye artık sırtı sıvazlanarak gönlü alınan değil, dostluğuna ve işbirliğine ihtiyaç duyulan; siyasi gücü ve stratejik öneminden dolayı önemli ve büyük devlet muamelesi gören bir ülke... Başbakanın ABD gezisini bu nokta-i nazardan ele almak lazım. Erdoğan'ın koltuğu altındaki dosya ise bir hayli kabarık... Öncelik Suriye meselesinde şüphesiz! Bu konuda ne derece ilerleme kaydedilir? Doğrusu fazla iyimser olamıyoruz. Bunun sebebi, ABD'nin Suriye meselesinde Türkiye'den hayli farklı görüşte olması. Türkiye için çok yakıcı bir mesele olan Suriye, ABD'nin gündeminde ne yazık ki pek acil değil. Bunun pek çok sebebi var. ABD'nin iç dinamikleri ve Rusya ile olan münasebetlerinden tutunuz da, Suriye'deki muhalefetin yapısına kadar, değişik başlıklar sayılabilir. Bu yüzden de, Suriye için kendisinden beklenen etkili tavrı, ortaya koymakta oldukça isteksiz! Bakalım bu meselede Erdoğan muhatabını ne ölçüde ikna edebilecek... Suriye'nin yanında, Irak'ın içinde bulunduğu siyasi istikrarsızlık ve bunun bölgeye yansımaları, bundan daha büyük bir bölgesel ve hatta küresel probleme dönüşme eğilimi gösteren İran'ın nükleer programı, Orta Doğu barışı ile Filistin - İsrail meselesi ve elbette Türk - Amerikan ilişkileri... Türkiye, ABD ile 1947'den beri süre gelen siyasi-askeri ağırlıklı ilişkilerinin, bundan böyle ekonomik boyutunu da güçlendirmek istiyor. Bilhassa son dönemde, ABD ile AB arasında yapılan transatlantik ticaret anlaşmasının ülkemize olabilecek yansımaları görüşmelerin temel konularından biri olacak... Görüldüğü üzere, hepsi de çetin ve çetrefil meseleler! 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.