Bir açık mektup!..

A -
A +

Sayın Ünal Aysal, bilesiniz ki, çok Galatasaraylı, sizin için "Eğer Galatasaray'ı bir parçacık seviyorsa, eğer Galatasaray'ı bir nebzecık sayıyorsa, vakit geçirmeden Galatasaray'ın yönetiminden ayrılmalıdır" diye düşünmeye başladı!..
Büyük vaadlerle ve büyük ümitlerle göreve geldiniz, ne yazık ki, üç yılda, önceki gece Bodrum'da sevgili kardeşim Hıncal Uluç'la beraber sohbet ettiğimiz "onca yıllık" bir Galatasaraylı (Adı da, sanı da bizde saklı)'ya "Galatasaray bu yönetimden nasıl kurtulacak" sorusunu sorduracak noktaya ulaştınız!..
Yapmadıklarınızı, yapamadıklarınızı, neden yapmadığınızı, yapamadığınızı, yaptıklarınızın bazılarının ise kendinize de, yönetiminize de, Galatasaray'a da nelere mal olduğunu "burada" yazmayacağım; zaten uzun bir süredir yazıp geliyorum, benim gibi, "nabza göre şerbet vermek yerine Galatasaray'ın gerçeklerini kamuoyuna ve Galatasaray camiasına aktarmak", dahası, yönetimleri ve "Ben, benci başkanları" uyarmak görevini "mesleklerinin en önemli ilkelerinden biri" olarak kabul edenler, "bütün bunları" yazıp geldiler ve yazmaya devam ediyorlar!..
"Basketbol takımını şampiyonluk maçına çıkarmamak" kararınızın, "sadece Galatasaray Basketbol Şubesi'ne ve takımına nelere mal olduğunu şu günlerde yaşayarak görmek" bile, "Biz yapamadık, gidiyoruz" demeniz için yeter de artar bile!..
Bu kararınız, "uyarılara rağmen inadınız", Galatasaray'ın "Euroleague'e doğrudan katılacak" basketbol takımını, "hak ettiği sponsor desteğinden mahrum" ve de "sezona küçülerek girmek" zorunda bırakmış; bitmedi, futbol başta "diğer spor branşlarının sponsorlarını da olumsuz yönde etkilemiştir!.."
"Bu büyük maddi ve manevi kaybı", kim ödeyecektir; "o kahramanlık günlerinde" zatıalinizin ve "basketboldan gelen" CEO'nuz sevgili Lütfi Arıboğan kardeşimizin "Basketbol Şubesi küçülmeyecek" açıklamaları,"şimdi" nerede saklanacaktır?..
Sorum çok açık; "Basketbol Şubenizi ayakta tutan sponsorunuza sormadan" verdiğiniz bu kararın, Galatasaray'ın bütün sponsorlarını ürküteceğini ve de "size olan güvenlerini sarsacağını" nasıl düşünmezsiniz; siz bir takıma sponsor olsanız ve "o takımın yöneticileri, size sormadan" böyle bir emrivakiyi uygulamaya koysalar, bir daha o takıma sponsor olur muydunuz?..
"Tekzip etmediğiniz" gazete haberlerine bakarsak, "transferler" FIFA'lık, "sermaye arttırımı", hem de "yüz kızartıcı iddialar" ile mahkemelik, Spor Teşkilatı ile Stat sözleşmeleri üzerinden ilişkiler, "darbe üstüne darbe yiyecek ve resmi makamlarca ağır şekilde eleştirilecek" kadar kavgalık ve de mahkemelik; kuzum "kurumlaşlaşma da, kurumsallaşma" demek, bu mudur; ya "onca profesyonele, onca büyük maaşlar ödemek" böyle "acı" bir tablonun ortaya çıkması için şart(!) mıdır?..
Bitmedi; "herkesin sormaya başladığı" bir soru daha; "Holdinginizin CEO'su, kuruluşunuzu bu hâle düşürse, onu bir dakika daha görevde tutar mıydınız?.."
"Bu" soruya "Hayır, tutmazdım" diyorsanız, kendi kendinize "şu" soruyu sormanız gerekmiyor mu ; "O halde ben hâlâ Galatasaray Başkanlığı koltuğunda nasıl oturuyorum?.."
Saygılarımla.

Basketbol Kulüpler Birliği kurulmalı!..

Basketbolda da, futboldaki gibi "Kulüpler Birliği" kurulmalıdır; "her türlü iddianın yapıştığı" koltuğunu muhafaza edebilmek için, "Böl parçala, birbirine kırdır, koltukta otur" sloganıyla, "Kulüpler Birliği'ni kurdurmamak için" elinden geleni yapan ve arkasına da uzun süre Aziz Yıldırım'a alan Turgay Demirel'in Türk Basketbolu'nu ne duruma düşürdüğü ortadadır!..
Gerçi "Kulüpler Birliği uygulaması"; Futbol'da bekleneni verememiştir ama, gene de, Basketbol'daki "boşluktan" çok daha iyidir!..
Peki, "kim kuracak, kurduracak" Basketbol Kulüpler  Birliği'ni?..
Bu adıma, "Türk Basketbolu'na adaleti, dürüstlüğü geri getirmek için şampiyonluk maçına çıkmayan ve herşeyi göze alan" Galatasaray öncülük etmelidir!..
"Lafla peynir gemisi yürümez"; gayret lâzımdır, güç lâzımdır, irade lâzımdır; öyleyse, ne bekliyorlar?..
Galatasaray CEO'su Lütfi Arıboğan camiayı en iyi tanıyan ve "neyin ne olduğunu, ne olacağını en iyi bilen" insanlardan biridir; camiada sevilir ve sayılır; "bu önemli adım için" çalışma başlatmalıdır!..

Gol atacaksın; o kadar!..

Gol atamazsan, "tur atlayamazsın"; işte Bursaspor'dan sonra Karabükspor'un da başına gelecek olan (İnşallah gelmez) da bu!..
"Gol atan" Beşiktaş'tan alacakları çok ders var; hem hocaların, hem yöneticilerin!..
"Şansımız devam ediyor" demekle "şans devam etmez"; ancak ve ancak "gol atabilirsen şans devam eder!.."

Vincenzo Nibali!..

Fransa Bisiklet Turu'nu "güle oynaya" İtalyan Nibali kazandı, baştan sona izledim; inanıyorum ki, "Eğer sakatlanarak turu terketmeseler, İngiliz Froome da, İspanyol Contador da Nibali'yi geçemezlerdi, hele hele daha 'taşlı' etapta dökülmeye başlayan Contador hiç geçemezdi!.."
"Formda" bir Nibali'yi, geçeblirse, ancak Froome geçebilir, gerisi ancak "yarışa heyecan ve renk  katacaktır"; o kadar!..
Kendine güvenen, takımı ile uyumlu olan, çalışan, komple bir bisikletçi olan Nibali!yiekrarda da olsa izlemek büyük bir keyif!..
Eurosport'un "Contador tutkunu" ve "kahvehane sohbetçisi izlenimi veren" anlatıcılarının "bütün taraflı sözcüklerine ve yorumlarına rağmen", zaman zaman "onların sesleriini de kısarak" TV ekranında Nibali'li 21 etabı izlemek, "tek kişilik şov" olmasına rağmen, sanırım bütün bisikletseverleri tatmin etti!.. Nibali, "4 etap kazandığı" bu turu, "sırtında 19 etap taşıdığı sarı mayoyla biririrken", İtalya - Fransa - İspanya turlarını kazanan 6'ıncı bisikletçi olarak tarihe geçti!..
Bu arada "genç" Polonyalı Majka'ları, Fransız Pinot'ları, bir başka Fransız 37 yaşında podyuma "ikincilikle çıkan" Peraud'ları seyretmenin ve alkışlamanın da tadına doyamadık!..
Sıra İspanya Turu'na geldi; herhalde Nibali katılmayacak, Contador "sakatlığı sebebi ile katılmayacağını" açıkladı; Froome katılabilirse, bir "tek adamlık şov" daha seyredebiliriz; bekleyip göreceğiz!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.