Yan yana üç nokta!..

A -
A +

Dua edin ki, Anderlecht'in genç ve acemi kadrosunun yapamadığını, gruptaki başka rakipler yapmasın; yoksa...

Anderlecht'in "A / A2 / 19 Yaş altı" karması önünde, Ünal Aysal / Bülent Tulun / Mancini / Prandelli'nin takımı, "yüz kızartıcı" bir futbol (Futbol mu???) oynayarak, tribünlerdeki ve TV başındaki taraftarlarını kahretti!..
"TV başındaki" diyorum; Galatasaray Stadı'ndaki "tribün zavallılığını", İzmir'de Pasaport'ta bir kafede "beraberce maç seyrettiğimiz" arkadaşlarımla beraber biz de "TV başında" yaşadık.
Saydım, ailesiyle, kız arkadaşıyla oturan, erkek erkeğe "okey oynayan" 30'dan fazla insan vardı kafede ama TV'ye bakıp "Türkiye'nin bu sezon Şampiyonlar Ligi'nde oynayan tek takımı" Galatasaray'ın "kendi sahasında oynadığı ve kazanabileceği" bir maçı seyredenlerin sayısı "5'i biz olmak üzere", tamı tamına "8 kişi" idi. İftihar edebiliriz, Federasyon Başkanımız ile Kulüp Başkanlarımız ve de futbol yöneticilerimiz, teknik ve idari adamlarımız, futbolcularımız ve futbol basınımız, yani bizler, "bunca para ve emek harcanan Türk futbolunu getirdiğimizi bu acı durak" için!..
Burada "Galatasaray Başkanı Ünal Aysal için" ayrı bir satır başı açmak gerek:
"Futbolu bilmiyorum, kulüp yönetmenin yabancısıyım" dediği günlerin Galatasaray'ına bir bakın ve de "Futbolu da, kulüp yönetmesini de öğrendim" dediği günlerden beri bugünlere gelen Galatasaray'a bir bakın; ben "Bu farkı fark etmeyene 'Galatasaraylı' demem!.."
Zira "o günlerde" Galatasaray'ın futbolu, "futbolu bilen, Galatasaray'ı bilen, Galatasaray'ın örf, âdet ve geleneklerini, kültürünü, etiğini bilen, Galatasaraylılık ruhunu yaşayan ve yaşatan" bir grubun yönetiminde idi; "Futbolu da, kulüp yönetmeyi de öğrendim" diyen bir Başkan, "o kadroları tasfiye etti; direksiyona "anlı ve de şanlı" danışmanı ile "kendisi geçti"; işte bugün!..
"Üçüncü kalecisi olan genç adam dahil, 17'likleri, 19'lukları ve 20-22'likleri ile sahaya çıkan" Anderlecht önünde, Galatasaray, kaptanını ve gol kralı santrforunu, "taraftarlığın en çirkin ve kabul edilemez  örneklerini vermeyi alışkanlık hâline getiren" kendi seyircisine yuhalatacak (Ki, o taraftar Melo gibi, spor etiğini paspas eden bir futbolcuyu baş tacı ediyor) bir futbolun zebunu olmaya, Başkan'ın getirdiği "iki İtalyan teknik adamın marifet ve maharetleri (!)" ile mahkûm edildi!..
"Beraberce tek antrenman bile yapmadığı" Sabri ve Engin'i kapının önüne koyan, dahası sezon başının en verimli adamı Amrabat'ı yollayan, hatta Chedjou'yu bile yollamasına ramak kalan", ama "veteran gibi oynayan" Pandev ve Dzemaili'yi daha doğru dürüst 5-10 idman bile yapmadan, arkadaşlarını tanımadan "takıma koyan" bir teknik adam için, bilmem ki, "ne söylesek, ne yazsak" az değil mi?..
Sinyor Prandelli, hâlâ anlamamışsan söyleyeyim; o Sabri, "Galatasaray takımındaki bunca yıldır yaptığı görev ve işlevler bakımından" senin Telles'ini de, Tarık'ını da, Olcan'ını, Veysel'ini de, Bruma'nını da her cebinden ayrı ayrı çıkarır, o Engin, senin Dzemaili'ni "futbol ve top" diye oynar; yeter ki, "Başlarında 'hoca gibi' bir hoca olsun; 'Başkan'ın elemanı, personeli' değil!.."
"Kulüp yönetmeyi holding yönetmek zanneden" bir Başkan bilmeyebilir, ama senin gibi bir Hoca'nın bilmesi gerek; hele yaşanan Mancini faciasından sonra!..
Galatasaray'ın Hocası, "Bir kulübün, bir Başkan'ın elemanı, personeli değildir!.."
Galatasaray'ın Futbolcusu, "Ben parayı bastırırım, onlar da birbirini döver kazanırlar" diye tarif edilecek bir "menfaat işçisi" hiç değildir!..
Bir başkan, Hocasını ve Futbolcusunu "böyle görür, ona göre davranırsa", işte Galatasaray takımın geleceği durak burasıdır; mücadele yok, hırs yok, heyecan yok, bitmiş, tükenmiş, risk almayan, alamayan, şut atmaktan korkan, "Top benden gitsin" diye oynayan, "koşar gibi yapan" ve de Teknik Direktörü sahanın kenarında çaresizlik içinde çırpınan, "sık sık dilini çıkarıp duran" bir karma!..
Ey Prandelli, hiç sıkılmadan "Takım olmaya başladık" diyebiliyorsun; dua et ki,  o "Belçikalı acemi ve genç çocuklar" neredeyse "yarım düzine gol atabilecekken", atamadılar, "senin ve öve öve bitiremediğin" Başkan'ının takımına; yoksa bugün ne sen kalmıştın ortada, ne de Başkan'ın!..
Duaya devam edin ki, "Anderlecht'in genç ve acemi kadrosunun yapamadığını", gruptaki başka rakipler yapmasın; yoksa...
Ve de "şimdilik" işte bu "yan yana üç nokta!.."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.