Seyyah anlatıyor: Türkler paraya tamah etmez

Seyyah anlatıyor: Türkler paraya tamah etmez

RAMAZAN 2015 Haberleri

"Türkler kendilerini sadece Allah'ın kulu sayarlar. Bunun için de dünya mallarına eğreti gözüyle bakarlar.<2;

İstanbul'a yolu düşen her seyyah, ülkelerine döndüklerinde Osmanlı'nın bu aya olan hürmetini takdirle anılarına not düşer. Bu mübârek ayı tüm inceliğiyle yaşanan İstanbul, onların gözünde bir ramazan medeniyetidir. Seyyahlara göre bir inanç sisteminin insanları nasıl bu denli değiştirdiği ve disipline ettiği de akla ziyan bir mevzudur. İşte ramazan ayını İstanbul'da geçirmiş seyyahların anılarından seçtiklerimiz... nbsp;
Miss Julia Pardoe 1835'te Süleymaniye'de konuk olduğu bir evdeki iftar davetini söyle anlatır: Türkler son derece konuksever insanlardır. İster fakir, ister zengin olsun, yemek vakti gelen misafirlerini her zaman iyi karşılar ve sofralarına oturturlar. Yüksek sesle söylenen 'Buyuruuuun!' asla zorla ve soğuk bir tonla sarf edilmez. Türkler kendilerini sadece Allah'ın kulu sayarlar. Bunun için de dünya mallarına eğreti gözüyle bakarlar. Kendilerinde fazla olan şeyleri de olmayanlara verirler ve bunu bir borç saymazlar.
Bir İstanbul aşığı olan Robert Mantran, "16 ve 17. Yüzyılda İstanbul'da Gündelik Hayat" isimli kitabında şunları yazar: Oruç sınavını Müslüman Türkler öylesine bir karakter gücüyle geçmektedirler ki, Batılılar buna hayran kalmaktadırlar. Ne insanların durumu, ne günlerin uzunluğu ve sıcaklığı, ne iş yorgunluğu bu nefse hakimiyetten alı koyabilmektedir ve buna karşı küçücük bir kusur bile çok ayıp sayılmaktadır. Nihayet onların buna uyumdaki sebatları, kırk günlük perhizden kaçınmak için hastalık bahane eden, inançsızlıklarını hastalıkla örten Hıristiyanlığın büyük bölümü için utanç vesilesi olmalıdır. Bu uygulamanın tek amacının, gece boyunca tüm maddi zevkleri daha da arttırmak olduğu iddia edilerek, oruç çok defa çeliştirilmiştir. Ama bu uzun yaz günlerinde, bir bardak su da dahil, nelerden mahrum kalındığını (Allah bilir ya İstanbul'da Haziran Ekim arasında bazen çok sıcak yapmaktadır) veya kışın mide boşken soğuğa dayanmanın ne kadar zor olduğunu bilmezden gelmek demektir.
1554-1562 yılları arası Avusturya Sefiri olarak ülkemizde görev yapan Ogier Ghiselin de Busbecq de ramazanı şöyle anlatır: Bu ay bizdeki perhiz günlerine benzer. Özellikle haram olan şeylere çok dikkat edilir, çok susamalarına rağmen ağızlarını su ile bile çalkalamazlar. Kışın güneş erken battığından bu aylarda oruç tutmak daha rahattır. Hasta olanlar oruçlarını bozabilir, daha sonra kaçırdıkları gün sayısı kadar tutarlar.
1655'te ülkemize gelen Jean Thevenot oruç için şunları söyler: Türklerin riayet etmek zorunda oldukları ikinci şart oruçtur, bununla nefslerine hâkim olmayı öğrenirler. Ramazan ayı, hilalin görülmesiyle başlar, bunun için vazifelendirilmiş bazı kimseler yüksek yerlere çıkıp ayı gözler.
Alman Erwin Rüsehkamp, 1906'da "Germania" dergisinde yayınlanan "Türklerde Ramazan Günleri ve Dini Bayramlar" başlıklı makalesinde şunları yazar: Ramazan sadece Müslümanları değil, İstanbul'da yaşayan tüm ecnebileri de cezbeder. Kadir gecesinde neredeyse tüm İstanbul ayaktadır. Camiler hıncahınç doludur ve tüm Müslümanlar sabaha kadar ibadet ederler. Ama beni en çok etkileyen şey bayramlarda yapılan yardımlardır. Bu üç gün boyunca fakirler özel bir şefkatle hatırlanır ve her Müslüman zekât adı altında yardımlar yaparak dini görevlerini yerine getirirler. nbsp;
OSMANLI'DA İLTİMAS GEÇMEZ...
nbsp;1552'de Osmanlı'ya esir düşen İspanyol Pedro, Kaptan-ı Derya Sinan Paşa'nın yanında kölelikten hekimliğe kadar yükselir. 3 yıl boyunca İmparatorluk başkentinde zorunlu ikamet eden Pedro, Osmanlı adaleti hakkında şunları yazar: "Türk mahkemelerinde, bizde olduğu gibi iltimas mektupları geçmez. Adaletlerinin en iyi tarafı, davaların kısa sürmesidir, İspanya'da olduğu gibi nasıl olsa dava bitmeyecek diye haklı taraf, haksız tarafla uyuşma yoluna gitmez. Hukukçular, bizdeki gibidir ancak davaları safsataya boğmazlar. Uzun dâvalar yoktur, bir dâva 30 gün uzadı mı, çok uzun sürmüş sayılır."


UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...