İki büyük zâttan bazı tavsiyeler

A -
A +
Eshâb-ı kirâm arasında bulunan 220 veya 300 "Abdullah"tan ve "Abâdile-i Erbaa" denilen dört Abdullah'tan biri olan Abdullah bin Amr bin Âs (radıyallahü anhümâ) buyurdu ki: "Şu beş şey kimde bulunursa, dünyâ ve âhirette mes'ûd olur:
1. Bir şeye başlarken; "Bismillâhir-rahmânir-rahîm" (Rahmân ve Rahîm olan Allahın adıyla başlıyorum) demek.
2. Bir ni'met verildiğinde, ni'mete şükür için; "Elhamdü lillâhi Rabbil-âlemîn" (Hamd, âlemlerin Rabbine mahsûstur) demek.
3. Bir belâya dûçâr olduğunda; "İnnâ lillah ve innâ ileyhi râciûn" ve "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil-aliyyil-azîm" demek.
4. Bir günâh işlediğinde; "Estağfirullahel-azîm ve etûbü ileyh" (Azamet sâhibi Allah'tan mağfiret talep ederim ve O'na tevbe ederim) demek.
5. "Lâ İlâhe illallah Muhammedün Resûlullah" kelimesini dilden düşürmemek.

700 ÂLİME SORULAN 5 SUÂL

Evliyânın büyüklerinden Şakîk-i Belhî (kuddise sirruh) buyurmuştur ki: 700 âlime beş suâl sordum. Hepsinin cevâbı, yaklaşık aynıdır. Bunlar şöyleydi:
1- "Akıllı kime denir?" diye sordum. "Dünyâya kıymet vermeyene" dediler. [Dünyâya kıymet vermeyen, âhirete kıymet verir. Âhirete kıymet veren de, sonsuz saadete kavuşur.]
2- "Zekî kime denir?" diye sordum. "Aldanmayana" diye cevap verdiler. [Hangi konuda aldanmaz? Her konuda aldanmaz. Dîn işlerinde aldanmaz, alışverişlerde aldanmaz, ticârette aldanmaz. Aldanmadığı gibi, başkalarını da aldatmaz. Çünkü dînimizde, aldanmak da, aldatmak da yoktur.]
3- "Dervîş kime denir?" diye sordum. "Allahü teâlânın rızâsını, Onun kullarının rızâsından üstün tutana dervîş denir" diye cevap verdiler. [Demek ki, dervîş, insanları memnûn etmek için değil, Allahü teâlâyı memnûn etmek için yaşar. İnsanların arzûlarıyla, istekleriyle Allahü teâlânınkiler bir araya gelirse, o dâimâ Cenâb-ı Hakk'ın tarafını tercîh eder.]
4- "Zengin kime derler?" diye sordum. "Kanâat edene" diye cevap verdiler. [İnsanın nefsi, doymak bilmeyen, heyûlâ denilen hayvâna benzer. Hiçbir zaman, bu bana yeter demez. Her şeyi ister.]
5- "Cimri kime denir?" diye sordum. "Allahü teâlânın verdiği emâneti şahsından bilene, hepsini kendine âit zannedene denir" diye cevap verdiler. [Hâlbuki Allahü teâlâ, o ni'metleri kullansın ve kullarına versin diye verdi. Bizim böyle bir varlığımız yoktu. Allahü teâlânın verdiği bu ni'metleri O'nun rızâ gösterdiği, emrettiği yerlere harcamalı, O'nun kullarının ihtiyaçlarını görmeye çalışmalı. Aksini yapmanın vebâli büyük olur.]
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.