"Madem gelmişsiniz alalım bari"

A -
A +

Vaktin bir hayli geçtiğini, iki yanı fındıklıklarla çevrili ıssız patika yolda bir hayli ilerledikten sonra fark etmiştik... Arkadaşımın elinde bir gazete bir takvim, benim elimde bir gazete bir takvim... Gidiyoruz... Geri dönmek istesek de sanki insiyaki bir şekilde geri dönemiyoruz... Ne bir ev var ne bir insan. Karadeniz yaylalarında yerleşme şeklini bilirsiniz? Her biri birbirine yüzlerce metre mesafededir... Biz nereye gidiyorduk böyle? Hava kararmış akşam ezanları okunur olmuştu... Derken az ileride bir iki ev, silüet olarak göründü. İçlerinden birinde de mum ışığına benzer sarı bir ışık sızıyordu. "Işık olan yerde hayat vardır" diyerek o eve yöneldik. Kapıyı tıklattım. Gecenin bir vakti hiç tanımadığım bir kulübenin kapısını tıklatmak ne cesaretti hâlâ anlamıyorum?.. Biraz sonra zabit elbiseli çakırkeyif birisi kapıyı açtı. Alkolden yan kaymış ağızla sordu:
-Buyrun.
-İyi akşamlar. Biz size takvim satmaya ve gazete abonesi yapmaya gelmiştik.
Adam bir bize bir elimizdeki gazete ve takvime bakarken, ne cevap vereceğini de düşünüyor gibiydi. Ama bizim ayakta duracak halimiz kalmamıştı. Biraz da zoraki kendimizi içeri aldırdık.
Eyvah içeride bir çilingir sofrası, bir de zabitten daha sarhoş biri, eski bir masanın kenarında oturuyor... Gelmiştik buraya kadar artık yapacak bir şey yoktu. Tekrar niçin geldiğimizi söyleyince zabit elbisesi olan "madem gelmişsiniz alalım bari" dedi. Zil-zurna olan ise eline aldı takvimi sonra bastı yaygarayı: "Para mara vermiyorum. Çıkın gidin buradan!"
Yanımdaki arkadaş biraz gerideydi: "Parayı almadan gidemeyiz abicim" dedi.
Sarhoş takvimi almış para da vermez. Arkadaş para almadan gitmez... Kaldım arada... Bilmediğimiz bir mekândayız. Bizi orada benzetseler haneye tecavüzden biz haksız duruma düşeriz... Bir baktım zabit el altından o arkadaşının parasını da vererek "haydi gidin buradan" dedi kulağıma... Ama arkadaş parayı görmediği için illa parayı almadan takvimi bırakmayız diye diretiyordu. Sarhoş da "defolun vermiyorum" diye bağırıyordu.
Arkadaşı, parayı aldığımızı söylemeden oradan çıkartana kadar hayli zorlandım. Dışarı çıktığımızda hava kararmıştı. Kimselerin bulunmadığı patika yoldan gecenin karanlığında şehre gelene kadar tedirgin adımlarla hayli yürümüştük. Ne akla hizmet oraya gitmiştik? O çilingir sofrasına o iki takvim götürmemizde ne hikmet vardı kim bilir?
       "Aksaçlı Ziraatçı"-Trabzon

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.