Tâhâ-yı Hakkari "kuddise sirruh" -1-

A -
A +

Sülale-i Resulden, devrinin bir tekiydi, "Halid-i Bağdadi"den feyz alan bir veliydi. Çocukken onu gören, derdi ki; (Bu, ilerde, Belli ki, çok büyük bir zat olacak bu yerde.) Ezberledi küçükken, ilk Kur'anı kerimi, Öğrendi daha sonra, ince ince her ilmi. Bir amcası vardı ki "Seyyid Abdullah" diye, Giderdi feyz almağa Halid-i Bağdadi'ye. Onun himmeti ile, kemâle gelen bu zat, En üstün talebesi olmuştu onun bizzat. Bir gün "Seyyid Taha"dan bahsedip üstadına, Yüksek istidadını arz etti bir bir ona. O dahi buyurdu ki; (Bir daha geldiğinde, Onu da, yanımıza getir beraberinde.) "Peki" deyip, Bağdat'a getirdi bir gün onu, Görür görmez anladı, bir "cevher" olduğunu. Ve hemen istihare etmesi için yine, Gönderdi "Abdulkadir Geylani"nin kabrine. "Seyyid Tâhâ" içeri girer girmez türbeden, Abdülkadir Geylani ona göründü hemen. Çok iyi karşılayıp, buyurdu ki; (Ey oğlum, Gerçi büyük ise de esasen benim yolum, Lâkin şimdi kalmadı dünyada bunun ehli, Sen, Mevlana Halid'e git ki o, büyük veli, Bu zamanın en büyük âlimi o kimsedir, Hemen gidip o zatın hizmetine sen de gir.) Alınca "Seyyid Taha" dedesinden bu emri, Sür'atle Mevlânâ'nın yanına döndü geri. Bu, öyle gelişti ki, çok iyi geldi sonu, Zira Mevlana Halid terbiye etti onu. İyi yetişmesine gösterdi çok ihtimam, Ne icab ediyorsa, yerine getirdi tam. Seyyid Taha, "seksen gün" kalıp onun yanında, Yükseldi derecesi, evliyalık yolunda. "Üç ay" dan daha kısa bir zamanda nihayet, Üstadı, kendisine verdi mutlak icazet. Halkı irşad etmesi için de onu sonra, Büyük bir merasimle gönderdi "Berdesur'a. Ve hatta uğurlarken, oraya kendisini, Tam atına binerken, tuttu üzengisini. Lakin "Estağfirullah" diyerek Seyyid Taha, Geriye çekildi ve binmedi hemen ata. Mevlânâ Halid ise, buyurdu ki; (Bir zaman, Taş toplatıp, dergaha taşıttım size dağdan. Bu gibi zor işlerle yormuştum önce sizi, Şimdiyse tutuyorum, sizin üzenginizi.) "El emrü fevkal edeb" mucibi Seyyid Taha, "Peki efendim" deyip, bastı ve bindi ata. Sonra tuttu üstadı, atının dizginini, Yürüyüp teşyi etti bir müddet kendisini. Sonra da dizginleri, vererek ona yine, Buyurdu; (Dizginlerin, artık senin elinde. Allah yardımcın olsun, O'na güven ve sığın, Büyüklerin ruhları, olsunlar sığınağın.)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.