İki kutucuğun hikmeti...

A -
A +

Müftülükte vazifeye başladığımda yirmi yaşındaydım. Daha önce Fatih Vergi Dairesinde çalışıyordum. Oradan buraya gelince, sanki cennete gelmiş gibi oldum.

Müftülük makamı vardı.
Ama hep boş duruyordu.
Müftü Efendi yerinde oturmuyordu. Zamanla sebebini öğrendim. Meğer kendisini bu makama lâyık görmediği için oturmuyormuş.
Bunu öğrendim.
Bir şey daha var.
Masasının üzerinde yan yana iki küçük kutu duruyordu. Birinin içinde demir bir liralıklar, öbürünün içinde 2,5 liralıklar vardı. Merak ediyordum, ama soramıyordum.
Sonra sordum.
Birinci kutudaki bir liraları, torunu Mehmet için biriktiriyormuş. Zannederim Mehmet 7-8 yaşlarındaydı. Her hafta Cuma geceleri o torununa gidiyorduk. O bir liralıkları ona verip sevindiriyordu.
Sonra onu okutuyordu.
Önce “Elifbâ”dan okutuyordu.
Sonra “Îmân ve İslâm” kitâbından.
Gelelim ikinci kutuya.
Bu kutuda sadece 2,5 liralıklar vardı. Onun da hikmetini sordum.
Meğer odun almak içinmiş.
Yâni kışlık odun parasını, bir sene müddetle bu kutuda biriktirdiği 2,5 liralıklarla ancak temin edebiliyormuş.
Maaşı 350 lira idi.
Benimki 180 lira.
O günün 350 lirası, bugünün bin lirası bile değildi. Yâni sıkıntıyla yaşardı. Buna rağmen sadaka vermeyi çok sever, fakir fukaraya bolca verir, o garipleri sevindirirdi.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.