"Dîn-i İslâmın direği yıkıldı!"

A -
A +

Ahmet Mekkî Efendi hazretleri vefat edince, benim dünyam karardı.
Sanki yetim kalmıştım.
Kendi babam vefat etti.
Bu kadar üzülmemiştim.
Her şey “boş” geliyordu bana.
Bir ay hiç yüzüm gülmedi.
Onu ne kadar sevdiğimi vefat edince daha iyi anladım.
Hilmi bey hocamız da çok üzüldüler.
O günlerde bir iş için gitmiştim. Mekkî Efendi’nin vefâtına pok çok üzüldüklerini söylediler.
Ve ardından;
“O vefât etti, dîn-i İslâm’ın direği yıkıldı” dediler.
Bir daha gittiğimde;
“Mekkî abinin vefâtıyla sanki İstanbul başımıza yıkıldı” buyurdular.
Çok büyük zâttı.
Büyük âlim idi.
Nitekim büyükler;
“Bir âlimin ölümü, bir âlemin ölümüdür” buyuruyorlar.
İşte misâli.
Mübârek, sağlığında evden müftülüğe, müftülükten de eve, otobüslerle ine bine gider gelirdi. 
Beraber gider gelirdik.
Ama ben gençtim.
O ise 70 yaşındaydı.
Hiç de şikâyet etmezdi.
O devirde Hilmi bey hocamız da bir yere gideceği zaman, belediye otobüsleriyle giderlerdi.
Mekkî Efendinin vefâtından takrîben on sene sonra bir araba aldılar. O günlerde;
“Kardeşim, Mekkî abinin zamanında böyle bir arabamız olsaydı, hiç onun ayaklarını toprağa değdirir miydik?” buyurdular...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.