Ölüm, mümine nimettir...

A -
A +
Seyyid Fehîm hazretlerinin vefâtı yaklaşınca uzleti tercîh etti. Sık sık ölümden bahseder;
“Ölüm, büyük nîmettir” derdi.
Bir cumâ günü ağırlaştı!
Birkaç talebesini çağırıp;
“Benden sonra oğlum Muhammed Emîn hizmete devam etsin. Fakat Resûlullahın aşkı onun gönlünü yakar. Bu yüzden fazla yaşamaz” buyurdu.
Aradan üç sene geçti.
Muhammed Emîn hacca gitti.
Otuz iki yaşındaydı o zaman.
Haccı edâ edip Medîne'ye gitti.
Ravda-i mübâreke girdi.
Çıktığında yanık ciğer kokusu geliyordu ağzından.
Yanında Abdülhakîm Efendi vardı.
Onu görüp buyurdu ki:
“Ciğerleri kebap olmuş.
Onun için çok yaşamaz!”
Gemiyle dönüşe geçtiler.
Tûr-i Sînâ'da kavuştu Rabbine.
Seyyid Fehîm hazretleri de vefâtına yakın güçlükle kılabildi ikindi namazını.
Zîrâ tükenmişti tamâmen.
Yardımla kalktı secdeden.
Sonra “Refîk-ül âlâ!" dedi.
Şehâdeti söyleyip vefât etti.
O anda çeşit çeşit ve renk renk yüz binlerce esrârengiz kuş, gök cihetinden gelip Arvas'a süzüldüler!
Havada sıra sıra durup gölge ettiler.
Bu elemi onlar da hissettiler!
Defin bitti, cemâat dağıldı.
Kuşlar, kabir üstünde toplandılar.
Kabirden yeşil bir (nûr) çıktı.
Ve yükseldi göklere.
Kuşlar da gitti geldikleri yere...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.