Mutsuz emekliden dikkate değer bir “ücret” önerisi

A -
A +
Selamünaleyküm Feridun Abi, Türkiye’de her sene sonunda herkes asgari ücretin ne kadar artacağına kilitleniyor. Gelmiş geçmiş bütün hükûmetler, her açıklanan rakam sonrası işçiyi enflasyona ezdirmediklerini söylemişlerdir. Bugün de öyle oldu. Lakin doğalgaz, elektrik, su fiyatlarındaki artışlar başta olmak üzere, sebze meyve, süt yoğurt, et, temizlik ve diğer sektör ürünlerindeki fahiş zamlar, fırsatçıların yaptıkları fiyat zıplatmaları karşısında yapılan yüzde şu kadarlık artışlar, işçinin memurun ezdirilmediği iddialarını havada bırakıyor. Son örneği sarımsak…2019’un başlarında 20 lira civarında olan sarımsak, şimdi 50 lira. Bu sarımsak da amma havalara girdi. Bir seferde yüzde yüz elli arttı...
Her sene asgari ücret tespit komisyonu görüşmeleri başlamadan önce bir ailenin bir aylık masrafları alt alta yazılır ve bir rakam ortaya atılır. Bu rakam bu sene 2 bin 500 liradan 5 bin liraya kadar çıktı. Ben şuna inanıyorum ve iddia ediyorum ki bugünkü Türkiye şartlarında sadece asgari ücretle hiç kimse bir evi asla geçindiremez.
Peki bütün bu zor şartlar karşısında asgari ücretli nasıl ezilmiyor? Bırakın ezilmeyi ev, araba bile alabiliyor? Bunun sebebi iddia edildiği gibi yapılan cüzi artışlar mı? Hayır, değil!
Şöyle: Asgari ücretli, bekâr ise mutlaka ya anne babasının yanında kalıyor, evliliğe para biriktiriyor veya 3-5 kişi birleşip bir ev kiralayıp masraflarını bölüşüyor, tasarruf bile yapabiliyor. Asgari ücretli karı koca çalışıyorlarsa eve 4 bin liranın üzerinde para giriyor. Ayrıca emekli olan anne babasından destek alıyor. Mesela onların yanında kalıyor kira vermiyor. Mesela ev araba taksitlerini, çocuğun okul masraflarını emekli anne babası karşılıyor... Ne bileyim memleketinden un, bulgur, fasulye, nohut, tereyağı gibi gıda erzak desteği alıyor. Asgari ücretli kişilerden, mesai saatleri dışında çalışanların sayısı da az değil. Mesela benim oturduğum apartmanın her akşam çöpünü alan biri, bir gecede 10 apartmanın çöpünü alıyor ve böylece 3 bin lira kadar daha ek gelir sağlıyor. Bundan önceki kapıcı bu şekilde oğlu, kızı çalışarak ev bile almışlardı. Bir sürü siyasi polemik ve istismar konusu yapılan asgari ücretli, kültürümüze has, dayanışma ve bölüşme geleneğiyle ve ek işler yaparak ev de alabiliyor araba da! O kendi çabasıyla ayakta kalıyor.  Çok merak eden varsa 28,5 milyonluk çalışan kesimin üçte biri kadar olduğu ifade edilen asgari ücretle çalışanların, medeni hâllerini, ekonomik durumlarını, menkul ve gayrimenkul varlıklarını, yıllık banka hesap hareketlerini bir çıkarıversin de eziliyor mu ezilmiyor mu görsün. Bunu yapmak hem devlet, hem de çalışan için daha hakkaniyetli olur...
 
ADAM EMEKLİ AMA FABRİKATÖR!..
 
Emeklinin durumu da bundan farklı değil. Adam emekli ama fabrikatör... Adam emekli ama sadece dükkânından, kira gelirlerinden aldığı para emekli maaşının 10 misli. Adam emekli ama mağazası var. Adam emekli ama emekli olmadan önce mesleği ile ilgili kendi çapında bir iş yeri açmış iyi de kazanıyor. Adam emekli ama karısı da emekli… Ev kirası da vermiyorlar. Adam emekli ama 2 taksisi, bir halk otobüsü, 2 dolmuşu var… Veya bunlardan birine veya ikisine sahip... Bunlar çeşitli versiyonlarla daha da çoğaltılabilir. Ben birisi ile konuşmuştum da “Emekli maaşımı kızıma harçlık olarak veriyorum” demişti. Tabii bunlar “emekli” deyince kafalarda oluşan, tek maaşla kıt kanaat, ay sonunu zor getirmeye çalışan, üstelik kirada oturan emekli profilinin dışında kalan emekliler. Bunların aslında ne emekli maaşına ve ne de maaş zamlarına ihtiyaçları var. Ne yazık ki sistem o emeklilerle bu emeklileri bir tutuyor ve ihtiyacı olanın da olmayanın da üzerine her ay milyarları boca ediyor.
 
 
SADEDE GELELİM Mİ?..
 
Son olarak şu söylenebilir;  herkesin oturduğu yerden masabaşında yaptığı afaki hesaplarla belirlenen maaş artışlarının hepsi yalan… Doğru olan tek şey varsa o da masabaşında belirlenen maaşları ve zam oranlarını kat kat aşan acımasız fiyat artışlarıdır. Emekliler arasında gerçekçi bir inceleme ve araştırma yaparak, başta “gerçek mağdur emekli sınıfı” olmak üzere ezilen ve ezilmeyenlerin kategori tespiti ve ona göre maaş ve artışlar yapılırsa, işte o zaman eşit olmasa da adaletli bir iş yapılmış olur. Onun dışında şimdiki uygulamalar kaynak çarçurundan başka da bir şey değil ve gerçek mağdur kesimler hiç de memnun ve mutlu değiller.
           Rumuz: “Mutsuz Emekli”
 
 
 
Bolu’da balık neden çok pahalı?
 
Yaklaşık 40 yıldır Bolu şehir merkezinde ikamet ediyorum. Aşağıda yazacaklarıma “gereksiz, saçmalık, komplo, uydurma, dedikodu vb.” diyenler olabilir. Ancak ben yine de ifade edeyim...
Türkiye’nin en yaşanabilir 10 şehrinden biri olan Bolu maalesef Ankara, Zonguldak, İstanbul, Düzce ve Sakarya gibi çevre illerden yüzde 50-100 daha pahalıdır. Nüfus olarak son derece küçük olan ilin "piyasa fiyatları" İstanbul’un Şişli’si ile yarışmaktadır. Bunları kafadan uydurmuyorum. Görevim icabı çevredeki çeşitli şehirleri ara ara görüyorum. Her gittiğimde de temel ürünlerin fiyatlarına göz atarım…
Bolu ilinde balık fiyatlarını 3-5 zat (esnaf) belirliyor. Son 3-4 yıldır özellikle kış mevsiminde Bolu’daki balıkçıları protesto ediyorum. Çevre illere göre yüzde 50-100 pahalı fiyattan balık satmaları beni çok rahatsız ediyor. Kış sezonunda balık ihtiyacımı ya çevre illerden ya da ucuzcu marketlerdeki dondurulmuş balıklardan karşılıyorum. Taa Norveç’ten gelen dondurulmuş balıkların aynısı ucuzcu marketlerde 10 lira ise Bolu’nun 3-5 balıkçı esnafında 20-30 TL’ye satılıyor. Aynı ürün Bolu balıkçılarında neden daha pahalı anlamış değilim… Serbest pazar ekonomisi bu değildir. Bu "vahşi kapitalizm"dir. Ayrıca Bolu’daki balıkçılar çoğunlukla fiş vermiyor. Sadece kredi kartıyla alım yapıldığında fiş yazmak zorunda kalıyorlar. Bolu halkı bir kış Bolu'nun balıkçılarını boykot etse fiyatlar makul seviyeye inecektir, diyorum...
           Ali Özdemir
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.