​Bu nasıl tematik?

A -
A +
“Tematik” belli bir konu üzerine oluşan şeylere denir.
Tematik kanal, tematik üniversite, tematik lise, tematik film, tematik harita, tematik yayıncılık gibi…
Geçen reyting sıralamasına bakarken tematik kanallar listesi dikkatimi çekti. Sıralama şöyleydi:
 
360
a Haber
Beyaz TV
ntv spor
A Spor
A2
ntv
TGRT Haber
Halk TV
CNN Türk
Habertürk
Flash
TRT Müzik
Ülke
Kanal A
Ulusal Kanal
TRT Kürdi
TV4
TRT Diyanet
 
Haber kanalı olarak kurulan 360 TV nasıl olmuş da birinci gelmiş diye yayın akışına baktım. Kurtlar Vadisi Pusu, Seksenler, Arka Sıradakiler, Mazi Kalbimde Yaradır dizilerinin eski bölümleri yayınlanıyor.
Beyaz TV’de ‘prime time’da sinema gösterimi var.
Flash TV’nin tematik sayılması da sabah akşam “eğlence”den olsa gerek.
Latife bir yana, tematik kanallar adı altında yapılan bu ölçüm, haber kanallarına büyük haksızlık değil mi? Türk halkının haberi hangi kanalda aldığını şeffaf şekilde kamuoyu öğrense daha doğru olmaz mı? Bu listeyi hazırlayanlar içeriğe bakmıyor mu?
 
 
Üç adam
 
Ahmet Hakan Kanal 7 ana haberi sunuyordu. İskele Sancak'ın polemik programcısıydı. Hürriyet’e geçti sonra. Nişantaşı sosyetesine karıştı. Nuray Mert ile aşk dedikoduları çıktı. Bulunduğu kabın şeklini almakta zorlanmadı. Şu sıralar Doğan Grubundaki en koyu Kemalist o.
Kanal 7’de Ahmet Hakan’ın yerine ana haberleri ve programı Akif Beki sundu. Fakat selefi kadar başarılı değildi. İzleyeni rahatsız eden ıııı'lama hâli vardı mesela. Oradan Başbakanlığa transfer oldu. Erdoğan’ın sözcüsüydü artık. 3.5 yıl kaldı. Birçoklarını küstürdüğü, basına akredite koyduğu söylendi. O dönem çalıştığı/çatıştığı isimler bakan ve hatta başbakan oldu. O ise Radikal’de mesleğe döndü. 24 Tv’ye yayın yönetmeni oldu. Sonra Hürriyet’e zıpladı. Türkücü Zara ile aşk yaşadı, evlendi ve boşandı. Ahmet Hakan’dan daha kalibreli yazılar yazıyordu. Geçen hafta kovuldu.
Kanal 7’de Akif Beki’nin yerine Erhan Çelik geçti. Ekranda iyi bir performans sergiledi. Önce Show’a haber dairesi başkanı oldu. Sonra TRT’ye transfer edildi. Şarkıcı Gülben Ergen ile aşk yaşadı, evlendi ve boşandı. Seleflerinin aksine yazılı medyaya bulaşmadı. Bu sıralar TRT ana haberi sunuyor.
Ahmet Hakan “Hürriyet kıvamı”nda. Grubun gözdesi.
Akif Beki de aynı yoldaydı.
O hâlde niye kovuldu?
Demek ki ondan beklenen başka bir şeydi. 
 
 
Atlatma haberden tıklatma habere
 
Eskiden “atlatma haber” diye bir şey vardı.
Gazeteciler haberi meslektaşlarına sezdirmeden bir gelişmeyi “ilk önce” duyurmanın yarışını yapardı. 
Yedikleri içtikleri ayı gitmeyen can ciğer kuzu sarması muhabirler, haber mevzubahis olduğunda birbirine en orijinal “madik”leri atardı. Bu durum olağan karşılanır, kimse kimseye kızmazdı. Çünkü bu uğurda kazanılan her zafer, gazeteler için olimpiyatlarda altın madalya kazanmak kadar değerliydi.
Neredeyse o gelenek çoktan çöpe atıldı. Muhabirler kendi aralarında “paslaşırken” gazetelerini aynı haberlerle besler oldu.
Gazete ve televizyon yöneticileri, köşe yazarları da bir duyum aldı mı hemen klavyeye sarılıp, sosyal medya hesabından işi ‘heder’ ediyor.
Daha çok tıklansın, retweetlensin ve beğenilsin yeter… Dert bu.
Günümüz gazetecilik mantalitesi de bu paralelde. 
Her şey okutmak veya izletmek için değil “baktırmak” için.
 
 
Hoşafın anlattığı
 
Kübra Ağca isimli başörtülü bir kız TRT'de yayınlanan "Bir Fikrin mi Var” isimli yarışmaya 'organik hoşaf' projesi ile katıldı. Beyni hoşafa dönmüş tipler kızcağızı linç etti. Fakat Sözcü yazarı Soner Yalçın sahip çıktı ve şöyle dedi: "Kübra Ağca katkı maddesiz raf ömrü uzun doğal bir içecek buldu ise, bu büyük buluştur. Diğer yarışmacıların hakkını yemek istemem ama yapım şirketinin açıklaması doğru ise Kübra'nın hakkı birinciliktir.
Sırf başörtülü olduğu için bir genç bilim insanına saldırı doğru değildir.
Niye böyle gerici bir noktaya savrulduk biz? Meselenin özünü kaçırıyoruz."
Bu yazı gün boyu karşıma çıktı.
Bizim mahalle deliler gibi Soner Yalçın'ı paylaştı. Etkileşimde belki rekor kırıldı.
Evet yazar, yarışmacının hakkını veriyordu belki. Ama bu paylaşım iştahı bizim kesimdeki ezikliğin bir tezahürü. Rejim veya yanaşmaları tarafından bir asırdır ezildiği için onlardan onay almak, kabul görmek hoşuna gidiyor.
Karşı cenahta da başka bir problem var. Hâlâ 'inkâr' seviyesindeler. Başörtülüleri kabul edemiyorlar. İkinci evre 'bunalım'. Üçüncü evre kabul. Bunlar bir ile iki arasında...
 
Tahammül sınırı
 
Cumhuriyet gazetesi Nuray Mert'i müftülere dinî nikâh yetkisi verilmesinde mahzur görmediğini söylediği için kovdu. Her gazete her fikri savunacak diye bir şey yok. Elbette kırmızı çizgiyi aşana müdahalede bulunulur. Aykırı bir çıkışı okur kabul etmez. Kırmızı çizgiye giden yolun uzunluğu ve kısalığı (tahammül sınırı) gazeteye göre değişir. Görünen o ki Cumhuriyet'te o yol çok kısa. Laf açılınca fikir özgürlüğünü savunuyorlar. Fakat tahammülsüzlükte ön saftalar.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.