Türkiye'ye dışarıdan bakınca...

A -
A +
Rusya-Ukrayna savaşının başında birçok Türk gazeteci Kiev'e gitti. Bazıları daha sonra döndü. Sanıyorum ajans muhabirleri dört haber kanalı kaldı.
Gidenlerin arasında müzmin muhalifler de vardı. Dönüşte bölgede şahit olduklarını anlattılar.
İsmail Saymaz "Ukraynalılar, Türk olduğumuzu duyunca 'Bayraktar' diyorlardı. Ben bunu ülkemizdeki iktidar yanlısı medyanın büyüttüğünü düşünüyordum" diye itirafta bulundu...
Murat Ağırel de dikkat çeken ifadeler kullandı.
Bakın neler anlattı Ağırel: "Polonya'dan girdim, büyükelçiliğimize haber verdim. Hemen sınır kapısına yazı gitmiş. Dışişleri Bakanlığı yetkililerine teşekkür ederim. Nerede olduğumuzu, hangi otelde kaldığımızı takip ettiler. Başımıza bir şey gelirse müdahale etmek için... İnanılmaz bir ağ kurmuşlardı. Kızılay ve AFAD hangi ülkenin vatandaşı olursa olsun sınırsız yardım ediyordu. Kontrol noktalarından geçmenin kilit anahtarı neydi biliyor musunuz? Çok samimi söylüyorum; 'Türk' dediğiniz anda 'Bayraktar' diyorlardı hemen. Şaşırıyorsunuz böyle. Ben bunu Polonya'da da duydum. Bir taksici 'Sizin ordunuz çok güçlü, elinizde çok güçlü silahlar var' dedi. İnsan gurur duyuyor bununla. Ukrayna'ya girdikten sonra her kontrol noktasında güvenlik görevlileri Türkiye'den geldim dediğinizde hem çok seviniyor hem Bayraktar'ı söylüyorlar; hemen buyurun lütfen diyor."
Aynı duyguları, Arakan Müslümanlarının dramını görünce hissetmiştim. Bir milyona yakın kuru ekmeğe muhtaç insanın yaşadığı kampın ortasında Sağlık Bakanlığı sahra hastanesi kondurmuştu. Bayrağımız karanlıkta parlayan yıldız gibi mazlumlara ışık veriyordu. En iyi barakalar, Türk yardım kuruluşlarının yaptıklarıydı. Fakirlik ve istikrarsızlığın perişan ettiği Somali'de gördüm ay yıldızın nasıl serinlik verdiğini...
Uzaklara gitmeye gerek yok. İşte Suriye'deki manzara ortada.
Türkiye karamsar manşetlere kurban edilmeyecek, şaşı bakışlara ve kör ideolojilere hapsedilmeyecek, kısır çekişmelere meze yapılmayacak kadar önemli işler yapıyor.
Sanıyorum bunu görmek için de biraz dışarıdan bakmak gerekiyor.
 
Ne çabuk unutuldu!
 
Sözcü, altı muhalefet liderinin bir araya gelmesini yere göğe sığdıramıyor.
Gazete, Bilkent Deklarasyonunu "Kader masası" diye manşet yapmıştı.
Refikleri Cumhuriyet de "Yarının Türkiye’si için" ifadesini kullanmıştı.
Kimileri kutsiyet atfedecek kadar önemsiyor. Onlara diyeceğim yok. Ama bu gazeteler, o manşetleri inandıkları için mi yoksa elleri mahkûm olduğu için mi atıyor ondan emin değilim!
Soner Yalçın, ikinci seçeneği akla getiren bir yazı yazdı üç gün önce.
Aynen şöyle dedi: "Diyorlar ki: Krizi çözmek için tekrar parlamenter sistemi getireceğiz! 'Ancak' demek zorundayım; yıllarca uygulanan parlamenter sistem, Türkiye'nin hangi sorununu çözdü ki, bugün özlemle aranır oldu? Parlamentarizmin zayıflıkları-zaafları ne çabuk unutuldu? Seçilmek, parti liderinin iki dudağı arasında olacak ve siz 'güçlendirilmiş siyasal sistemden' bahsedeceksiniz öyle mi? Hadi... Siz okuyuculara kışkırtıcı soru sorayım; Erdoğan gitse yerine 'ikinci Atatürk' gelse cumhurbaşkanlığı sistemine karşı çıkar mısınız? Demek ki 'tek adamlık' sorun değil."
Sorun da bu zaten. Bir araya gelenler ne vadettiklerini, güzellemelerini yapanlar niye alkışladıklarını bilmiyor.
 
Sarı saçlım mavi gözlüm
 
Bir araştırma şirketi, Türk kamuoyunun savaşa nasıl baktığına yönelik bir anket çalışması yapmış.
Katılımcıların yüzde 27,5'i Ukrayna'dan mülteci gelmesini olumlu karşıladığını söylemiş. Aynı oran Suriyeliler için yüzde 10,5, Afganlar için yüzde 10 olmuş.
Katılımcıların yüzde 80'i "Suriyeli ve Afgan istemiyorum" diyerek kestirip atmış. Kararsız bile kalmamış yani. Cumhur İttifakı’na oy veren on kişiden yedisi Afgan ve Suriyeli mülteci gelmesine karşı çıkmış.
Hani diyoruz ya Batı ülkeleri "Sarı saçlı mavi gözlüleri alıyor, Müslümana ayrımcılık yapıyor" diye.
Esasında benzer bir manzara az çok bizde de var...
 
Komedi niyetine okunacaklar listesi
 
* Manavda maydanoz görse 'yeşil katlediyorlar' diye ciyaklayan komedyenin, belediyenin asırlık çınarları kesmesine "vardır bir bildikleri" diye arka çıkması... Ceza kesilen belediyenin sesini çıkarmaması üzerine de "Niye iletişimini yapmıyorsunuz" diyerek "Sizin yüzünüzden zorda kaldım" mesajı çakması...
* Doktorların "Uzman çavuş doktor dövdü" diye linç kampanyası başlatması, şiddeti uygulayanın doktor olduğunun ortaya çıkması, doktorların bu sefer "Linç ediyorlar" diye ağlaşması...
* Tarihi boyunca bütün enerjisini dindarlarla mücadeleye harcamış bir partinin genel başkanının düne kadar 'mürteci' kabul ettiği bir din adamının anıldığı panelde konuşma yapması.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.