Bir mektup ve kaybolan hayatlar

A -
A +

Çağımız sadece şöhretleri değil, acıları da 10 dakikalığına bilinir kılıyor. Kaybolan hayatlara dair bir yerlerde bir şeyler okursunuz ve sonra geçer gidersiniz. Gailelerimiz ve teknolojinin hızı arasında ezilip kalmışlığımızdır belki bunun sebebi. Oysa kazıyınca altındakileri görürsünüz; ne hikâyeler, ne dramlar yaşanmıştır, tek tek idrak edersiniz, isteseniz de istemeseniz de.

Sonra bir mektup ulaşır elinize ve yine hakikatle karşı karşıya kalırsınız.
Çünkü, 17 Aralık'tan itibaren Türkiye'nin büyük kısmı çok çarpıcı bir gerçekle yüzleşiyor ve her duyduğu, gördüğü, okuduğu yüzüne âdeta bir tokat gibi çarpıyor.
Bazen bir suç isnadıyla tutuklanan kişiye sattığınız kitap, sizin cezaevine girmeniz için yeterli sebep olabilir.
İşte bunu anlatıyor mektuptan yükselen çığlık.
 
"Ben Mülkiye Demir Kılınç. 
19 Mayıs 2014'te ikiz bebeklerim Özgür ve Lorin'le beraber cezaevine gireceğim.
Sebebi ise, kitaplara konu olacak kadar trajikomik ama bir o kadar gerçek.
Satış temsilcisi olarak çalıştığım Mezopotamya Kültür Merkezi'nde her zamanki gibi kitap sattığım bir günde hayatım karardı.
Kâbus, kitapları sattığım kişinin polis tarafından yakalanıp "kaçakçılık ve terör örgütüne üyelikle" suçlanmasıyla başladı. Ben de sırf bu kişiye kitap satışı yaptığım için kaçakçılıkla suçlandım.
Bir müşteriye Nâzım Hikmet'in, Michel Foucault'nun, Noam Chomsky'nin, Abdulbaki Gölpınarlı'nın, Elif Şafak'ın, Turgenyev'in, Kazım Karabekir'in kitaplarını sattım. Hiç olağandışı bir durum yoktu.
Nikâhımdan bir gün önce gözaltına alındım. Sonrası dava süreci... Bir yandan mahkemeler sürerken bir yandan ben hayatımı kurmaya devam ettim. Masumiyetimden o kadar emindim ki, mahkemelerin sonucunda bir yanlışlık olduğunun ortaya çıkacağını adım gibi biliyordum.Mahkeme yüzünden gecikse de evlendim, hayatıma devam ettim. 
Ve hakkımda 2 yıl 1 ay hapis kararı çıktığını öğrendiğimde ikiz bebeklerime hamileydim. Karar açıklandıktan sonra ne düşüneceğimi bilemedim.
İlk aklıma gelen henüz 2 aylık olan iki bebeğim oldu. Hâlâ da gözümü kırpmadan onları düşünüyorum. Dışarıda Özgür ve Lorin'e bakacak kimsem yok. O yüzden yanımda götürmem gerekecek. Nereye konacağımız belli değil; Bakırköy mü, Gebze Cezaevi mi? Bakırköy olsa daha iyi olacak. Kendimi o şekilde avutuyorum. Bebeklerin gelişim dönemi cezaevinde geçecek. Bebeklerimin prematüre doğması ve yaşadığım yoğun stres sonucu sütümün kesilmesi, bebeklerin bakımının daha özenli olmasını gerektiriyor. Emekleyecek yerleri bile yok. İhtiyaçları olan mamayı bulabilir miyim, bulamaz mıyım, onun kaygısı içindeyim.
Ceza dosyasında delil sayılabilecek, suç unsuru olabilecek en ufak bir somut kanıt olmamasına rağmen verilen cezanın, haksız ve vicdandan uzak bir karar olduğuna inanıyorum.
İstiyorum ki Özgür ve Lorin kimsecikler duymadan hapse girmesin. İstiyorum ki herkes bu bebeklerin hikâyesini bilsin, henüz vakit varken  yetkililer sesimizi duysun.
Desteğiniz ve dayanışmanız için şimdiden teşekkür ederim,
Sevgilerimle,
Özgür ve Lorin'in annesi, Mülkiye"
***
Mülkiye Demir Kılınç ve ikiz çocukları Özgür ve Lorin için imza kampanyası var internette. Dayanışmaya çağırıyorlar, imza desteği için.
Bazen bir mektup, bazen de bir imza değiştirir hayatları.
Kimbilir, Özgür ve Lorin'in annesi Mülkiye Demir Kılınç, belki sizin de ilginizi çeker.
www.change.org adresine girmeniz yeterli.
Ben imzamı attım. Şimdi zihinlerimize kazınan o şarkıyı dinliyorum Nükhet Duru'nun sesiyle bir yandan.
Bir mektup yazdım sana/Bir resim, bir çiçek/Bir de gözyaşı var içinde/Bir mektup yazdım sana/Ellerim, gözlerim/Bütün umutlarım içinde...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.