Beyaz Köşk'te Gül-Erdoğan tartışması

A -
A +
Geçen yılın ilkyazı. Sıcak bir Mayıs günü. Ortada daha ne Gezi var, ne de 17 Aralık. Melih Altınok ile Nazlı hanımın(Ilıcak) Beylerbeyindeki Beyaz Köşkü'ne gidiyoruz. Biraz geç kalmış olsak da her zaman aşina olduğum o güzel yemeklere yetişiyoruz yine de. Nazlı Hanım yemekli davetleri, müthiş ev sahibeliğiyle belki de yüzlerce konuk ağırlamıştır köşkünde. Sanırım 5-6'sına katıldım bu davetlerin. Hele de mevsim bahar ve yaz ise doyumsuz Boğaz manzarasını kucaklayan devasa bahçede alınan her nefes, insana yaşadığını hissettirir.
Baktık tanıdık simalar. Başta AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik ve gazeteci-yazar dostlarımız; Akif Beki ve zarif eşi Zara, Balçiçek İlter, Altan Öymen, Nagehan Alçı, Rasim Ozan Kütahyalı ve biz.
Yemek sonrası teraslı bahçenin uç kısmındaki kameriyenin altına geçildi. Meyveler ve içecekler eşliğinde oturuldu. Nazlı Hanım ansızın sanki TV programı yöneten bir moderatörmüş gibi bahsi açtı:
"Önümüzdeki yıl yerel seçimler ve ardından Cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Benim önerim, Başbakanımız çok yoruldu, Cumhurbaşkanı olsun, Sayın Gül de Başbakan. Ben sizin de fikirlerinizi almak istiyorum..."
Kendimi bu konuda biraz da gazetemiz yazarlarından; severek takip ettiğim Ahmet Sağırlı'ya benzetirim. Doğru-yanlış pat diye fikrimi söyledim:
"Ben Sayın Gül ile AK Parti'nin küçüleceği kanısındayım. Evet, Cumhurbaşkanlığı konforlu bir makam, stresli değil ve o yüzden sakin güç gibi görünebiliyor ama kısa başbakanlığı döneminde Meclis'te konuşurken bir meseleden dolayı kürsüden inip, Baykal'ın yanına kadar giderek suratına kâğıt fırlatışını unutamadım. Tayyip Bey, gergin bir politikacı olarak anılmasına rağmen asla böyle bir şey yapmadı ve yapmaz."
Nazlı Hanımın bu sözlerimden sonra hayal kırıklığı ile kızgınlık arası bakışı hâlâ gözlerimin önünde.
Daha sonraları aynı konuya ilişkin kanaatleri toplamak için hayli davet verdiğini biliyorum.
Beğenin beğenmeyin, yine aynı görüşteyim.
30 Mart seçimleri Ağustos'taki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turudur bana göre. Oylar Erdoğan'a verilmiştir.
Evet, bu ay ya da gelecek ay Cumhurbaşkanı Gül ile Başbakan Erdoğan bir araya gelip karar verecekler. Çıkacak kararı merakla bekleyenlere bu olguyu unutmamalarını öneririm.
Ama hemen "Bayburt formülü"yle şenlenenlere sormadan da edemiyorum:
"Şayet Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gül Başbakan formülü hemen, böylesine realize edilebiliyorduysa, Türkiye, AK Parti ve hepsinden mühimi Tayyip Erdoğan'ın; yani hepimizin geçen Gezi olaylarından bu yana yaşadıklarımızın sebebi neydi o zaman?"
İşte burada cevap veremiyorum.
Yerim dar.
Yenim de dar.
Zaten hiç hâlim de yok. Bahar yorgunluğu galiba.
Not: Nazlı Hanım artık öldür Allah beni davet etmez ama ne yapayım, konu mühimdi.


Mesajınız var!

Son günlerde yaşadığımız bu.
Peş peşe geliyor.
Misal ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone'ninkiler:
1- Hepimizin yeteri kadar düşmanı var, dostlarımızı düşman ilan etmeyelim.
2- Cumhurbaşkanlığı seçimlerinizi büyük bir ilgiyle takip edeceğiz.
3- Pensilvanya'daki zatı unutun.
JP MORGAN'dan mesaj var:
"Piyasalar Erdoğan'ın cumhurbaşkanı, mevcut cumhurbaşkanı olan Gül'ün AKP genel başkanı ve kabineyi yönetecek isim olacağı senaryoyu tercih ediyor."
Bilmeyenlere hatırlatalım.
Halkbank'ı Irak Kürdistanı petrollerinin gelirinden mahrum bırakmayı hedefleyen ve bunu da 17 Aralık operasyonu ile sağlayan ABD bankası.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de mesajları vardı:
"Şahsımla ilgili konularda benim ne düşündüğüm, ne söyleyeceğim önemli olacak tabii ki."
Son mesaj Kılıçdaroğlu üzerinden mi?
Meclis'e elini kolunu sallayarak giren bir uyuşturucu müptelası meczup, Kemal Kılıçdaroğlu'na saldırıp yumruk attı.
Markar Esayan'ın da belirttiği gibi bu belki de Başbakan Tayyip Erdoğan'a bir mesajdı.
Daha var.
İsteyenler ekleyebilir.
Sonuçta bu kadarıyla da diplomatik okuma yazma bilenler, masa altı diplomasisine aşina olanlar tüm bu mesajların ne manaya geleceğini bileceklerdir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.