PKK AYDINI; YA BENİMSİN YA DA TOPRAĞIN!

A -
A +
Neredeyse "kanaat önderi" sıfatıyla taçlandırılacak bazı köşe yazarları ile siyasetin içinde "aydın" kimliğiyle varolup, kritik anlarda yaptıkları konuşmalarla bir anda kendinden söz ettirenler, entelektüelliğin içine hapsolduğu kültürel klostrofobinin güzel bir örneğini oluşturuyor.
Hiç lafı dolandırmaya niyetim yok. HDP Milletvekili Altan Tan gibi bulunduğu yerde doğru duruş göstereceğine inanılan bir kişinin bile karanlık noktası olabiliyor. O kadar öz eleştiriyi yapıp, vahşeti ve resmi ortaya koyduktan sonra, "Peki özür dileyecek misiniz verilen tüm zararlardan ve ölümlerden dolayı" sorusu karşısında, "gerekirse" özür dileyeceklerini ifade edip "Ama Cumhurbaşkanı ve Başbakan da özür dilemeli" diyorsa anlam da kayboluyor, söz de.
Böyle bir aydın tipi dünyanın hiçbir yerinde yok. Türkiye'nin kadim sorunu bu. Aslında "Altan Tan bile" derken, özel bir amacım vardı. Çünkü Altan Tan bu ülkenin kültürel kodlarına çok yakın bir geçmişten gelen, geniş halk kitlelerinin dilini mensubiyet kökeni nedeniyle anlayabilen bir siyasetçi-aydın.
Peki diğerleri? Türkiye'nin aydın topoğrafyasına bakıldığında asıl yoksulluğumuzun burada olduğunu görebiliyoruz. Bir yanda kendini geniş halk yığınlarının üstünde hisseden, "halktaki tarihsel gecikme ve taassup"tan yakınırken, konuşmalarında "renklendirici unsur" olarak halkın bozulmamışlığını öven, dolayısıyla kendini bir kültürel hapishaneye mahkûm etmiş aydın tipi. Yani ne orada, ne de burada. Birinden kovulmuş, ötekine varamamış, birine yaltaklanmış ve ötekine yaranamamış olma hâli. İranlı yazar Sadık Hidayet kendisinin de yaşadığı bu sıkışmışlığı "iki ucu yaldızlı değnek" diye tarif eder. Buradaki yaldızın düşlerimizdeki karşılığını hiç deşmeyelim isterseniz.
Batılı modernitenin üstünkörü ve yüzeysel manada biçimlendirdiği bu "aydın", siyasetle ve iktidarla olan ilişkisinde de "iki ucu yaldızlı değnek" durumuna düşüyor. İktidar karşısında konumlanmayı aydın olmaya eşitleyen anlayışın korku ve sefaletine tanık oluyoruz son on yıldır. Ama aynı "entelektüel muhalif"in iktidara başkaldırması ise Ortadoğu gelenekselliği içinde bir çocuğun babasına ya da annesine başkaldırmasına benziyor. İstediğini alamayan, verileni beğenmeyen, kendisini daha iyi bir hayata lâyık gördüğü halde ondan daha akılsız ve cahil olan diğer kardeşlerine ayrıcalıklı davranıldığını düşünen, günün sonunda da ter ter tepinip feryat eden bir çocuğun başkaldırışı.
Düşünmemektedir, neden bir diğeri değil de bu iktidar işbaşındadır. Esas meseleyi anlama gücünden yoksun, yönünü şaşırmış, batı modernitesiyle karikatürleşmiş entelektüel.
İşte bu yüzden ülkemizde muhalefet yeteri kadar düşünülmemiş ve kaba kalıyor. Ne bir eleştirel çözümleme, ne yeni bir bakış açısı, ne de mesafe koyma tavrı. Hiçbiri yok.
Akıl almaz sonu gelmez gevezeliklerin içinde kaybolan bu aydın prototipi ne yazık ki bu ülkenin solcu geçmişiyle de paralel yürüyen bir anlayış.
Geçtiğimiz gün, TV Net'te Kum Saati programını yaptığım Vatan Gazetesi Yazarı Okay Gönensin anlatmıştı 68 kuşağıyla daha da belirginleşen bu mantalitenin çarpıcı anekdotunu. Zamanında mensup oldukları sol siyasal fraksiyonun içinde düzenlenen bir toplantıda Halil Berktay'ı altetmek için 4 saatlik konuşma hazırladıklarını ama ardından kürsüye gelen Berktay'ın önündeki notlara bile bakmadan, beş bin yıllık tarihten, Platonlardan ibn-i Arabi'lerden alarak tüm antik, orta ve yakın çağ filozoflarından alıntılar yaparak tam 8 saat konuştuğunu ve madara olduklarını.
Marksist olmanın bile hakkını verememiş bir kuşaktan söz ediyoruz. Gece gündüz Georges Politzer'in "Felsefe'nin Temel ilkeleri" okuyarak da Marksist olunamadığı için çoğu kudurmuş birer Stalinci oldular.
Eskiden Rusya'da böylelerine "ya nihilisttirler ya da kıyametçi" denirdi. İki ucu yaldızlı değneğin malûlleri için bunu "ya benimsin ya da toprağın" diye çevirebiliriz.
Bugün kendi yarım kalan devrimlerini PKK'ya yaptırmak için yanıp tutuşan hastalıklı aydın-yazar taifesinin acıklı halinin hülasası.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.