PARAMPARÇA DİZİSİ GİBİ TÜRKİYE

A -
A +

Yalan yok, Star TV'de yayınlanan Paramparça dizisini ailece izliyoruz. Casting'i çok iyi; özellikle Ebru Özkan, Nursel Köse, Cemal Hünal ve Tolga Tekin bana göre inanılmaz oyunculuklar sergiliyorlar. Beyaz Türk ahalisi de pek seviyor olmalı ki dizi, "total"in yanı sıra üst sosyo-ekonomik kriterlere uygun kesimi temsil eden AB grubunda da birinciliği kimseye kaptırmıyor.
Ama ben bu diziyi daha ne kadar izlerim bilemiyorum. Çünkü her bölümün ardından, biz karı-koca mutsuz oluyoruz.

Paramparça, hastanede çocukları karışan biri zengin, diğeri yoksul ama sorunlu iki ailenin dramını anlatıyor.

Yoksul ailede kalan zengin ailenin gerçek kız çocuğu Hazal.

Zengin ailede kalan fakir ailenin gerçek kız çocuğu ise Cansu.

Böyle olunca da çelişkiler, zıtlıklar üzerine kurulu çarpıcı bir hikâye ortaya çıkıyor. Senaristler de hayli gerçeğe yakın tiplemelerle senaryoyu yazdıkları için akıcı bir anlatımla karşı karşıya kalıyor seyirci.

Ancak gelgelelim olayların akışı insanı serseme çeviriyor. Dizinin sadece son iki bölümünde meydana gelen olayları size aktarayım, ne demek istediğimi anlayacaksınız.

1-Zengin ailenin yetişkin erkek çocuğu Ozan, arkadaşlarıyla iddiaya girip ehliyeti olmadığı halde araba yarışı yaptı ve ölüm tehlikesi atlattı. Yüz binlerce liralık araç hurdaya çıktı.

2-Zengin ailenin sonradan varlığını öğrenip de yanına aldığı kız çocuğu olan Hazal, kendi gibi karışan kız kardeşi Cansu'nun erkek arkadaşını ayartıp gece dışarıya çıktı. Erkek arkadaşının babası onları almak için geldi. Arabaya bindiler ve giderlerken önlerini silahlı saldırganlar kesti. Kızın gözlerinin önünde hem oğlanı hem de babasını tarayıp öldürdüler. Kızı babası ve ailesi sakladı. Saldırganlar teşhis edilip yakalandı.

3-Zengin ailedeki adam (Cihan), snob ve aristokrat karısı Dilara'dan boşanmak için mahkemeye başvurdu ve bunu basına duyurdu. Karısı da nefret ettiği yoksul ailedeki kadının sabıkalı eski kocasını kendine koruma ve şoför olarak tuttu.

4-Yoksul ailedeki kadın (Gülseren) gerçek kızı Cansu'yla deniz kenarında gezintiye çıktığında iki serserinin tacizine uğradı. Gülseren serserilerden birinin kafasında şişe kırdı. Karakolluk oldular.

5-Gülseren açtığı börekçide boşanmak istediği sabıkalı kocasının (Özkan) saldırısına uğradı.

6-Gülseren'in görümcesi Keriman evine misafir olarak geldi. Ancak niyeti kardeşi, yani Gülseren'in kocası Özkan'ı gizlice içeriye sokmaktı. Bunu başardı. Özkan Gülseren'in kafasına arkasından vurarak bayılttı. Keriman Gülseren'in kolyelerini çalarak kaçtı. Özkan tam Gülseren'e tecavüz etmek üzereyken eve dizinin zengin adamı Cihan geldiği için kaçtı.

6- Keriman, Gülseren'in kolyesini çaldığı için teşhis edilip hırsızlıktan hapse atıldı. Ama beyin travması geçiren Gülseren kocasının da orada olduğunu hatırlayamadı.

7-Karışan kardeşlerden Hazal, Cansu'nun binicilikte aldığı ödülü hazmedemeyip ödül töreninin yapıldığı Manège'deki atların kaldığı ahırları yaktı. Atlar yangından zor kurtuldu ama artık yarışamayacak hale geldiler. Cansu da atı Amber'in durumundan dolayı bunalıma girdi. Hazal, zaten daha önce de onun ağabeyine armağan ettiği bir defteri denize atmıştı.

8-Ahırları Gülseren'in sabıkalı kocası Özkan'ın yaktığından şüphelendiler ve hapse attılar. Suçsuzluğu anlaşılınca öz kızı Cansu'nun yanına giden Özkan, onun sert tepkisiyle karşılaşınca yolun karşısına geçerken bir arabanın altında kaldı.

9-Cihan'ın babası, karısı Dilara'nın yanında yer aldığından oğluna karşı "kadın komplosu" kurmaya karar verdi. Aynı baba daha önceki bölümlerde Dilara'nın üvey erkek kardeşinin kafasına levye ile vurmuş komaya sokmuştu. Üvey erkek kardeş de eniştesi Cihan'ı tabancayla vurup yaralamıştı.

Nasıl, okurken bile içiniz kıyıldı değil mi? Sıraladıklarım en belli başlı olanlar. Daha neler var.
İki hafta içinde, iki aile bu kadar vahim, travmatik olayla karşı karşıya kalıp da nasıl ruhen ve zihnen sağlıklı kalabilir?

Ama öte yandan Türkiye'de iki-üç hafta içinde yaşananlara bakınca bunun ipuçlarını aldım sayılır.

Anladığım kadarıyla dizinin müptelası Beyaz Türkler, ülkemizde son 6-7 yıldır muhalefetin ve uluslararası çıkar odaklarının elbirliğiyle insanlara nefes aldırmayan provokasyonlar, ölümler, suikastlar ve tezgâhlar dizisine o kadar bayılıp içinde yer alıyor ki, Türkiye'de olay olmadığında Paramparça dizisi onlara teskin edici bir doz olarak iyi geliyor.

Bizim tahammül fersa senaryosu nedeniyle izlemekten vazgeçmeye eğilim gösterdiğimiz dizinin Beyaz Türk ahalisine şifa olması boşuna değil.

Ancak sonuçta Türkiye halkının kahir ekseriyeti huzurlu bir ülkede yaşamak istiyor. Huzursuzluğa, kan ve ölüme bağımlı olanların müptezelliklerini ise ibretle izliyor.
Cemaati taşeron olarak kullanan kaos plancılarına şunu söylemek isterim:
Reyting alabilirsiniz ama oy alamazsınız.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.