Bahçeli’nin Anayasa manevrası, CHP ve Cemaat

A -
A +
MHP lideri Devlet Bahçeli, partisine yönelik Cemaat operasyonunu geçen hafta deşifre etti.
Buna geleceğiz.
Asıl önemli olan Bahçeli’nin bu açıklamasının ardından yaptığı Anayasa ve referandum manevrası.
Kısaca “Anayasa masasından kalkmayacağız. Eğer Anayasa masası kurulamazsa, iktidar B planını devreye sokmalı ve referanduma gitmelidir. MHP de bu durumda referandumda gerekli 330’u bulmak için, hassasiyetlerini göz önünde bulundurarak katkı sağlayacaktır” dedi.
Bu açıklama Cemaat ile ilişkilerini artık saklamayan CHP açısından büyük bir sürpriz oldu.
CHP bilindiği gibi Anayasa’nın temel kavram ve dinamiklerini bile tartışmayı reddederek, Yeni Anayasa’yı kilitlemeyi iktidara karşı bir silah olarak kullanmayı seçti. Burada diğer muhalefet partilerinin de kendileri olmadan yapamayacağı varsayımından hareket etti. Esasında CHP kafasının arka planında Yeni Anayasa yapılmasının tek şartı vardı; darbe ya da iktidar boşluğuyla ortaya çıkan kaostan istifade ederek kendilerine iktidarın altın tepside sunulması. 17-25 Aralık darbesini desteklemelerinin sebebi de buydu.
Ama olmadı.
 
YAZ BAŞINDA ANAYASA REFERANDUMU
 
Şimdi MHP Lideri Devlet Bahçeli, CHP’nin Anayasa ile köşeye sıkıştıracağını hayal ettiği iktidara ciddi bir teklif götürüyor. Bahçeli’nin bu atağı aynı zamanda Cemaat’in MHP’yi ele geçirme operasyonuna ve muhaliflere karşı da ön alıcı, proaktif bir tutum.
Eğer Anayasa süreci tahmin edildiği gibi işlerse, Türkiye Yaz başında ya da Sonbahar’da yeni Anayasayı oylamak üzere referanduma gidebilir.
Bu referandum CHP ile HDP’nin sadece sandıkta değil, siyaseten de yenilgisi olacaktır.
Kazananları söylemeye gerek yok sanırım.
 
MHP MUHALEFETİNDEN SESSİZLİK SUİKASTI
 
Bu arada Devlet Bahçeli’nin Partiyi kongreye götürmek için imza toplayan ve mahkemeye veren muhalif adaylara yönelik son derece sert ve ağır açıklamalarının hiçbirine cevap yok.
Oysa suçlamalar yenir yutulur cinsten değil.
Muhalifler muhtemel ki aldıkları taktik gereğince sessiz kalmayı yeğliyorlar.
Yoksa bu kadar ağır lafa “yarabbi şükür” demek imkânsız.
Onlara yardımcı olan Cemaatçi medya ve Hürriyet gibileri de Bahçeli’nin açıklamalarını görmezden geliyor.
Sessizlik suikastı.
Susarsak, konuşulmaz ve unutulur taktiği.
Peki, Devlet Bahçeli salı günkü Meclis grup konuşmasında bu açıklamasını aynen tekrar ederse ne yapacaklar acaba?
http://www.etikhaber.com/siyaset/191397-devlet-bahceli-mhp-yi-hedef-alan-komplo-ve-tezgahlarin-arkasindaki-gucleri-ve-hedefleri-anlatti


Arınç’a cübbe hatırlatması

Bülent Arınç’ın bitmek bilmeyen açıklamaları aslında kimsenin umurunda değil gibi görünse de bana kalırsa can sıkıcı ve dinmeyen bir karın ağrısı gibi.

Yöntemi de hep aynı.

Sanki 14 yıl iktidarda olan en yetkili dört isimden biri O değilmiş gibi kendini steril ve boş bir alana çekip, hükümete ve Erdoğan’a salvolar atıp “vicdan terazisi” olmaya soyunmak.

Çok sevdi Hürriyet gibi gazetelerin, CNNTürk gibi televizyonlarda Şirinlerin Ahmetlerin onu “AK Parti’nin vicdanı” gibi sunmasını. Sanki kendi dışında AK Parti’de herkes vicdansız. Böyle bir çıkarıma itiraz bile etmedi. Kabullendi.

O kadar sevdi bu durumu her fırsatta, sebepli ya da sebepsiz vicdan patlaması yaşadı.

Son olarak da Taha Akyol’a Paralel Yapı’ya yönelik operasyonlardan duyduğu rahatsızlığı iletti ve “cübbemi giyeceğim” dedi.

Bilmeyenlere hatırlatalım, avukattır Bülent Arınç.

Hakikaten cübbesini giyerse korkulur, belagati güçlüdür herkesin bildiği üzere. Yedek depoda gözyaşları da vardır üstelik. Vicdan patlaması yerine duygusal patlamalar yaşamaya hazırdır her an.

Ama ben merak ediyorum yine de.

Sayın Arınç Ergenekon davasında Kuddusi Okkır cemaatçi savcı ve yargıçlar tarafından ölüme terk edilirken neden cübbesini giymedi ve vicdan terazisi olmadı.

Nedim Şener tutuklanırken misal.

Bugün “mağdur” edildiğini düşündüğü Cemaat 400 pırıl pırıl askeri “casus” diye suçlayıp süründürürken, genç kızların namusları lekelenirken, cemaat gazetelerinde karakter suikastları yapılırken vicdanını hangi sepete koymuştu? Cübbesini vestiyerde mi unutmuştu?

Daha pek çok örnek var böyle.

Durup dururken nereden mi çıktı bu Arınç yazısı?

Söyleyeyim.

Zaman gazetesine operasyon nedeniyle bir cübbe hatırlatması yapmak için.

 

 

Kaçak pasaportla Türkiye’den çocuk kaçıran konsolos

Salih Gezer, Antalya’da yaşayan bir vatandaşımız. Bir gün ülkemize turist olarak gelen Norveçli Peggy ile tanışıyor ve evleniyorlar. Her ikisinin de ikinci evlilikleridir. Bu beraberlikten ortak bir çocukları oluyor ve adını Noar Zhacharias Enver Efe konuyorlar.

Ancak üç dört sene sonra bu evlilik çatırdıyor ve karı koca boşanıyorlar. Çocuk küçük olduğu için Türk mahkemesi velayeti anneye veriyor.

Ve bir gün anne, aklına kim girdiyse Baba Salih Gezer’den habersiz olarak çocuğu Norveç’e kaçırmaya karar veriyor.

Ancak Enver Efe Türkiye doğumlu, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır ve pasaportu yoktur.

Ziyanı yok. Barnavernet gibi çocuk taciri ve istismarcısı bir kurumu olan Norveç kaçak ve korsan pasaport çıkarmasını da bilir. Nitekim Noar Zhacharias Enver Efe’ye bir Norveç pasaportu uyduruluyor ve kolaylıkla yurt dışına kaçırılıyor.

Amma gel gelelim daha evvelki evliliğinden üç çocuğu Barnavernet tarafından alınan Peggy hanımın Salih Gezer’den olan oğlu Enver Efe de aynı akıbetten kurtulamıyor. Bu çocuk tüccarı kurum Enver Efe’yi de anneden almış durumda.

Peggy, çocuğunu Barnavernet aldıktan sonra aklı başına geliyor ve hem korsan pasaportu hem de diğer belgeleri eski eşine veriyor. Şimdi iki eski karı koca yeniden evlenip çocuklarının peşine düşmek niyetindeler.

Ama asıl önemlisi bizim ülkemizin içinde bir ülke konsolosunun TÜRK ÇOCUKLARINI KORSAN PASAPORTLA KAÇIRABİLECEK cürette olmaları.

Vallahi helal olsun!

Çek Cumhurbaşkanı Milos Zeman, bir Çek vatandaşı Barnavernet tarafından zorla alındığı için Norveç elçisini sınır dışı ederken, ülkemizden çatır çatır çocuk kaçıranlara bizim de bir şey yapmamız gerekir herhalde diye düşünüyorum.

Yanılıyor muyum?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.