Sinan Oğan nasıl enfeksiyon kaptı?

A -
A +
Sinan Oğan’ın 2011 yılı öncesine kadar MHP ve ülkücü hareketle bağı yoktu. 2011-2015 arasında 24. Dönem Iğdır milletvekili olarak MHP sıralarında yer aldı. O da Meral Akşener gibi “organ nakli” yapılarak partiye eklemlendi.  7 Haziran seçimlerinde MHP’nin aldığı başarısız sonucun faturasını parti genel merkezine ve Genel Başkan Devlet Bahçeli’ye çıkarmaya çalıştı. Demeçler verdi, tweet’ler attı. Bir hazırlık içine girmişti besbelli. Bahçeli çok kızdı. Zaten doku uyuşmazlığı çekilen nakil organ Sinan Oğan hakkında çok önemli rahatsızlıklar vardı. Son yaptıkları üzerine tuz biber ekti ve partisinden ihraç edildi. “Peki, o çok önemli rahatsızlıklar neydi?” diye soranınız olabilir. Bunu anlamak için sözü MHP liderinin Basın Müşaviri ve Ortadoğu gazetesi yazarı Yıldıray Çiçek’e bırakalım. Çiçek, “Siyasette bazen organ nakilleri başarılı olabiliyor ama pek çok kez de doku uyuşmazlığı yaşanıyor ve nakil yapılan kişi kan uyuşmazlığı ve enfeksiyon sebebiyle kaybedilebiliyor” diyerek Sinan Oğan’ın partisinden ihraç edilişini bakın nasıl anlatıyor:   AZERBAYCAN’DAN GELEN TELEFONDA NE DENİLDİ?   MHP böyle bir organ naklini de 2011 yılında yaptı. O güne kadar MHP ve Ülkücü Hareket içinde ne bir tanıyanı ne de bir göreni vardı. MHP'de Genel Başkan Yardımcılığı yapan kayınbabası aracılığıyla bünyeye taşındı. Herkes "bu genç organ, bünyeye başarılı operasyonla nakledildi" dedi. Çoğu kişi sevindi, mutlu oldu. Ama fazla zaman geçmeden vücutta orası burası oynamaya başladı. Azerbaycan merkezli enfeksiyon kaptı. Oyun içinde oyun oynamaya başladı. Azerbaycan'dan yüksek yetkili biri MHP Lideri Devlet Bahçeli'ye telefon açtı, o organın nasıl bir enfeksiyon kaptığını anlattı. Zaten enfeksiyonun başka alanlara yayıldığını da gören MHP Lideri Devlet Bahçeli o organı bünyeden ihraç kararı aldı. Sadece kapatılmış Iğdır hastanesinde operasyon yapılsın dediği için, ihraç ameliyat masasında kaldı. Yüksek donanımlı hastaneye tekrar geldiğinde ilk operasyonla vücuttan alınacaktır.” Evet, Iğdır il yönetimi ihracı yapamayınca MHP Genel Merkezi disiplin kurulu kararıyla ihraç edildi Sinan Oğan. Sinan Oğan Azerbaycan’dan nasıl bir enfeksiyon kapmıştı? Azerbaycan’dan yüksek yetkili bir isim Bahçeli’ye bu enfeksiyonu nasıl açıklamıştı? İnsan doğrusu merak ediyor, bunu en iyi Bahçeli bilir tabii. Açıklamak da ona düşer.   “SEN ESKİ SOLCU DEĞİL MİSİN, NASIL DESTEKLEYEYİM?”   Oğan’ın geçmişinde başka alacakaranlık noktalar da var. Misal, 1 Kasım seçimlerinden sonra Ülkü Ocakları Başkanlığı yapmış bir isme gidip “Genel başkan adayı oluyorum, beni destekler misiniz?” diye sorduğunda niye "Yahu sen solcu olduğun için biz seninle geçmişte kavga ettik, nasıl olacak bu iş?" diye cevap aldı? Tabii eski Ülkü Ocakları Başkanı’nın böyle konuşmasının bir sebebi vardı. Onu da yine aşağıdaki linkten tıklayarak Yıldıray Çiçek’in yazısından okuyabilirsiniz. Hayli uzun bir hikâye çünkü. http://www.yildiraycicek.com/makale/5735/siyasette_organ_nakli_ve_gecmisi_olmayanlarin_sahte_masallari.html#.VuKeYfmLRMx Ömrünün 47 yılını MHP’ye vermiş bir lider Devlet Bahçeli. Seversin sevmezsin. Beğenirsin beğenmezsin, bu ayrı. Ancak 2011 yılı öncesi MHP açısından müphem olan bir ismin Bahçeli'ye MHP’nin tarihinden örnekler vererek “MHP’nin başından ayrıl” demesi de çok tuhaf kaçıyor doğrusu. Çünkü MHP’nin tarihi derken bir bakarsın karşına başka bir tarih çıkabilir.   MAZİ KALBİMDE BİR YARADIR   Cemaat’ten ayrılmış bir isim anlattı geçen gün. Uzun yıllar Zaman gazetesinin Doğu Anadolu Haber Müdürlüğü’nü yapan TSK’dan atılma Ahmet Ünal’ın kendisine söylediklerini. Ahmet Ünal bir gün sessizce MHP’nin iç muhalifi Yeni Çağ gazetesinde yazmaya başlıyor. Yeni Çağ o vakitler Cemaat aleyhtarı bir gazete üstelik. Eski Cemaatçi “Şaşırdım kaldım. Ankara’ya gittiğimde Ahmet beyi ziyarete gittim. Yıl 2008. O vakit bana anlattı aslında bir proje olarak Yeni Çağ’a girdiğini. Hatta Sinan Oğan’ın da iyi bir mensupları olduğunu” diyor. Ahmet Ünal daha sonra Sinan Oğan’ın kurduğu stratejik araştırma kuruluşlarından birinde sorumluluk alıyor. Ahmet Ünal’ın Cemaat’in MHP imamı olduğunu söylüyor bu eski Cemaatçi bana. Sinan Oğan’ın STV’ye her hafta birkaç kez çıkıp konuşması, Zaman gazetesinde sayfalarca yazı yazması da böylece başlıyor tabii. Sinan Oğan MHP muhalifi olarak Meral Akşener ve Koray Aydın ile birlikte harekete geçtikten sonra hakkında birkaç yazı kaleme aldım. Cemaatle ilişkisini açıklamasını istedim. Dava açtı ama “Ben cemaatçi değilim” demedi. Ancak Bahçeli geçtiğimiz hafta “Cemaat MHP’yi ele geçirip operasyon partisi yapmak istiyor, Türkiye’de iç savaş çıkartmak niyetindeler” diye zehir zemberek bir açıklama yapınca üç muhalif de neye uğradığını şaşırdı. Aradan günler geçti, sessizliği Sinan Oğan bozdu. Âdeta “bayram değil seyran değil” telaşıyla Cemaatçi olmadığından dem vuran Oğan “Cemaatin MHP üzerinde ameliyat yapmaya çalıştığını kesin olarak anladık. 2011’de milletvekili olduktan sonra gerek medya gerekse TBMM kürsüsünden Cemaat’in Türk devleti için ciddi bir tehdit olduğunu, bu yapı ile mücadele edilmesi gerektiğini sık sık vurguladım” dedi. Doğru, bu kaset kumpasından kendi kayınbabası ve onu MHP’ye getiren Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ekici de mağdur olmuştu ama Sinan Oğan bu konuda şimdiye dek Cemaat’i doğrudan suçlayıcı tek kelime etmemişti.   “GEREKİRSE İNKÂR ET, HATTA SALDIR”   Acaba neden şimdi bu laflar? Bahçeli’nin sözleriyle iyice üzerlerine yapışan cemaatçilik sıfatından kurtulmak, topu Koray Aydın, Ümit Özdağ  ile Meral Akşener’in üzerinde bırakmak için mi? İyi güzel de bu sözler sildirilmiş Zaman gazetesi arşivlerinde yazılanları unutturmaya yeter mi? Cemaatin “görünmeyen adamlar yetiştirme” stratejisinden haberdarız. Cemaat öyle bir yapı ki “Eğer üzerinizde şüphe dolaşıyorsa inkâr et, gerekirse saldır, aşağıla” diyecek kadar stratejik ve sinsi bir akla sahip. Zaman gazetesindeki Cemaat mensuplarının “bir yerden” aldıkları talimatla, kayyım heyetine “Biz zaten bunlardan kurtulmak istiyoruz, biz sizinle çalışırız” dediklerini söylesem ne anlatmak istediğim rahatlıkla anlaşılır. Dolayısıyla Sinan Oğan’ın da Cemaatçilerin herkesin malumu olan cürümlerini sanki yeniymiş gibi anlatan Cemaat aleyhtarı açıklamalarını bu yüzden tebessümle karşıladığımı söylemem gerek. Dünkü Posta gazetesine verilmiş aile fotoğrafları ile imaj oluşturma çalışmaları da bu temize çekme gayretlerine bir katkı sağlamak için belli ki. Faydası olur mu?     Paralelle mücadele; bir dokundum bin ah işittim   Önceki günkü yazımda “Paralel yapı ile mücadele sadece Cumhurbaşkanı’nın görevi mi?” diye sormuş, bu suç örgütüne karşı duran bürokratların ve Cemaat’ten ayrılmış vatanseverlerin nasıl tehditlerle karşı karşıya kaldığını, paralelcilerin hâlâ çeşitli kurumlarda nasıl cirit attığını, bazı insanların işsizliğe terk edilip sahip çıkılmadığını anlatmıştım. Onlarca mektup aldım. Bir o kadar da telefon. En başta da Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu’ndan. Gelen mektuplardan birkaç örnek vermek istiyorum. İsim ve soyadlarını mahfuz tutarak tabii. Bu da insanların nasıl hâlâ çekindiklerinin bir göstergesi esasında. Zamanında Başbakan Erdoğan’a hakaret eden üç astsubaya karşı çıktığı için TSK’da mağdur edildiğini anlatan bir astsubay başına gelenleri anlattıktan sonra “Bence de ülkedeki birçok sorun gibi paralel ve ihanet meseleleri de sadece Cumhurbaşkanının değil, tüm cumhurun da sorunudur ve mücadele etmek görevidir” diyor. Ve “Ben de mücadelemde yalnız bırakıldım ve büyük zorluklar çektim” diye ekliyor. Bir başka okuyucu mektubuna “Paralel çete ile mücadele eden isimsiz kahramanlardan bahsettiniz. Açıkçası mutlu oldum” diye başlamış ve şöyle devam etmiş: “Hükümete ve yetkili mercilere ulaşabilme konusunda çekilen sıkıntılardan da bahsettiniz. İşte bu noktada bizim katlandığımız sıkıntıyı dile getirdiniz. Varolun. Maalesef gerçek anlamda paralel yapıyla mücadele edilmiyor. Çünkü kamu idarelerinin başında bulunan kişiler; 17-25'ten sonra da koltuklarını korudular. Paralel yapının elemanı hâlâ o koltukta iken o kurumda nasıl bir paralel temizlik yapılır söyler misiniz? Ben size teşekkür ederim. Bugünkü yazınızda duygularımızı aynen ve tamamen aksettirdiniz. Hükümetimiz, inşallah, paralel yapıyla mücadele konusunda, benim gibi düşünen memurlardan faydalanma yoluna gider.” Bir ihracatçılar birliğinden gelen mektup da son derece anlamlı. Okurumuz “Bugünkü yazınızda dile getirdiğiniz hususlar maalesef münferit değil. Oldukça yaygın. Çalıştığım kuruluşta da benzer bir durum söz konusu” diyor ve olanları şöyle anlatıyor:
“Yönetim Kurulu Başkanımız AK Partili olarak bilinen biri. Büyük ihtimal bir dahaki yerel veya genel seçimlerde kendisini belediye başkanı veya milletvekili olarak göreceğiz. Bu şahsın koruyup kolladığı, ellerinden tuttuğu iki kişi de Paralel Yapı mensubu ve aktif olarak desteklerini sürdürüyorlar. 17/25 Aralık'tan sonraki seçimlerde AK Partiye ders vermek lazım lafını alenen ulu orta söyleyebilen kişiler. Şimdi kimi kime şikâyet edeceksin. Ben yukarılara bu durumu aksettirsem bana mı Yönetim Kurulu Başkanına mı inanırlar? İftira atıyorsun asıl paralelci sensin derler. Ben aralarından 1997'de ayrıldım ama artık anlat derdini anlatabilirsen. Sonuç olarak Tayyip Erdoğan sağken biraz üzerlerine giderler. Allah gecinden versin ölürse Paralel olur Paralelkenar.
Saygılarımla...”
Eklenecek bir şey yok.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.