Fetullah, şakirtlerine neden medya yasağı getirdi?

A -
A +
Biliyorsunuz FETÖ lideri Fetullah Gülen son sayıklamalı sohbetinde tabanındaki elemanlarına, şakirtlerine medyayı, sosyal medyayı izlememeleri, haklarında çıkan yazıları okumamaları yönünde talimat verdi.
Hiç kimse farkında değil ama Fetullah’ı medyada en fazla deli eden, bu köşeye sık sık konuk olan Ümit Akdemir ve yaptığı açıklamalar. Hatırlayacaksınız daha aylar öncesinden “Gülen’in yeşil cübbesinin sırrı” diye Ümit Akdemir’e atfen bir yazı yazmış ve bununla darbe çağrısı yapıldığını belirtmiştim. Yazının yayınlanmasından üç dört gün sonra 5 Nisan tarihinde Gülen bir konuşma bandı yayınlayarak her ikimize de bol bol küfretti ve ağzının ne kadar bozuk olduğunu yeniden gösterdi.
Âdeta delirmiş gibi son konuşmasında bakın neler diyor:
Onları dilerseniz onlarda bir şeyler okumaya çalışırsanız rahatsız edici  şeyler gelir çarpar size. Hizmetinizde aksamalara sebebiyet verirsiniz. Zift medyası gibi yalanlar iftiralar savuruyorlar. Öyle olunca Kur’an-ı kerimin içinde bir dalgıç gibi derinlemesine dalmış deryalara ondan inci mercan çıkartmak mümkün olmaz. Benim kafam öyle sokaklarda ayağa düşmüş olduğu zaman konsantre olmam gereken şeyler tali derecede kalır. Bu açıdan falan böyle demiş filan böyle demiş dırdırını tekrar etmeyeceğim. Böyle dedikodularla iştigal ederseniz zihin dünyanız tefekkür dünyanız bunlarla meşgul olur. Bu densiz laflarla bir iki insan vazifelendirilebilir. Herkes televizyon ve gazetelerdeki bu lafiyata dalarsa asıl işinizi yapamazsınız. Bırakın onları, daldıkları şey içinde oynayadursunlar. Zihinleri kirletmek için bu tür iddialarla ortaya çıkabilirler. Onun için bırakın bunları dinlemeyin.”
Evet, böyle diyor şeytanın gülen yüzü Fetullah Gülen. Anlaşılıyor ki Akdemir’in açıklamalarından fena hâlde rahatsız olmuş.
Akdemir Fetullah’ın kendisini "halife" ve "mehdi" olarak görmesinin onun hezeyanları arasında önemli bir yer tuttuğunu hatırlatıyor.
Burada ünlü İslam Âlimi Muhyiddin ibn-i Arabî için bir parantez açmamız gerek. Arabi'nin çeşitli kitaplarında yazdığı bazı öngörüleri Gülen için çok önemliydi. 
İbn-i Arabî'nin henüz yaşadığı yıllarda kaleme aldığı eserlerinde Osmanlı Devleti'nin 1915 yılında çökeceğine ve yerine Anadolu topraklarında bir devletin kurulacağına, 2015 yılında da yıkılacağına işaret etmesiydi Gülen’i hastalık derecesinde cezbeden. Kafayı buna takmıştı ve kurulacak yeni devletin başında olacağına kendini inandırmıştı. Çünkü Arabî, manevi işgaldeki bu devleti büyük bir zatın gelip İslam dünyasıyla birlikte manevi işgalden kurtaracağını söylüyordu. Evet, Fetullah Gülen’e göre bu "zat" ondan başkası değildi.
O kadarla kalmıyor, Kur'an-ı kerimdeki Nasr suresinde de kendisinin işaret edildiğini vehmediyordu. Bu yüzden konuşmalarının içinde yerli yersiz Nasr suresini okuyor ve altını boş bırakıyordu.
Çünkü surenin birinci cümlesindeki fet-h kelimesindeki h'nın Allah anlamına geldiğini hatırlatarak buradan Fethullah lafzını buluyor, dolayısıyla da kendisinin müjdelendiğini vehmediyordu.
İşte Fetullah’ın şizofrenik sayıklamalarının sebebi buydu. Nasr suresi ile Arabî'nin hikmetlerini birleştirerek kendine "Dünyayı kurtaran adam" gözüyle bakan ve bir hâkimiyet rotası çizen Gülen için 2015 yılı bu yüzden çok önemliydi. Hadi o treni kaçırdı, bu kez 2016 yılını denedi. Eh onun halifelik ve mehdilik arzusu ABD’nin darbe arzusuyla da birleşince tadından yenmeyecek bir kombinasyon çıkmıştı ortaya.
 
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.