“Güneş yakar Türk bakar” dönemi bitiyor mu?

A -
A +

Aslına bakarsanız başlıktaki gibi bir deyim ya da söz yok.

 

Oryantalist bir dille Türkleri aşağılayan ama içinde gerçeklik payı da olan deyimlerden biri olan “Su akar Türk bakar”dan dönüştürdüm.
Düşünün, Almanya’nın güneş enerjisi potansiyeli Türkiye’nin yüzde 40’ından daha az ama enerjisinin artık önemli bir kısmını güneş ve artı rüzgârdan karşılıyor.
Bu köşede çok yazdım yenilenebilir enerjiyi. Akıl almaz bürokratik engellemelere rağmen yine de her iki enerji türüne de yatırım yapmak isteyen girişimcilerin proje üstüne proje hazırlayarak sıraya girdiğini, onların vatan sevgisinden yoksun ve çeşitli lobilerin (ithalat ve petrol lobileri) piyonu bürokratlar tarafından önlerine nasıl takoz konulup yıllarca süründürüldüklerini. Güneş santrali kurmak isteyen iş adamlarının; örneğin 30 megavat için neden 30 ayrı şirket kurmak zorunda kaldıklarını da söylemeyen kalmadı. Rüzgâr türbini üretmek isteyen sanayicilerin önüne niçin patent bariyerinin konulduğunu, santral yapmak isteyen iş adamlarının hangi yöntemlerle rüzgâr türbini ithalatına mecbur bırakıldığını da yazdık.
Önceki gün nihayet yenilenebilir enerji konusunda gururlandıran bir gelişme oldu.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak Konya’da dünyanın en büyük GES’inin (Güneş Enerji Santrali) kurulacağını ve 1,3 milyar dolarlık projenin önümüzdeki aralık ayında da ihaleye çıkacağını açıkladı. Tam 1000 megavat kapasiteli ve 600 bin haneye yetecek 1,7 milyar kilovatsaatlik elektrik üretecek bir GES’ten söz ediyoruz. Yani yaklaşık 3 milyon insanın elektrik ihtiyacı karşılanacak bu yatırımla.
Böyle bir yatırımla doğalgaz ve petrol bağımlılığından hatırı sayılır bir oranda daha kurtulmuş olacağız. Projenin sevindirici yanlarından biri de yüzde 80 oranında yerli mühendis ve ar-ge şartı. Bu yatırım Türkiye’de yerli teknolojiye dayalı üretimin önünü açmak zorunda. Bu yüzden yatırımcıya GES ile ilgili fabrika kurma şartı getiriliyor.
Bakan Albayrak aynı ihalenin rüzgâr enerjisi için de yapılacağını açıkladı ki bu, işin bir başka sevindirici yanı.
Gelgelelim yenilenebilir enerjide önemli zaaflarımız devam ediyor. Orta ölçekli ve büyük ölçekli sanayiciyi koruyamıyoruz. Bunu geçen defa da belirttim. Örneğin 1 megavatlık rüzgâr türbini üretmek için henüz TSE standardı yok ve daha alt seviyedeki türbini rahatlıkla üreten sanayici eli kolu bağlı bekliyor.
Umarım Bakan Albayrak küçük işletmelere de bu imkânı sağlayarak GES ve RES’i yaygınlaştıracak adımların atılmasını sağlar. Artık öyle ki Avrupa’da evlerin çatısına kiremit formunda güneş panelleri yerleştiriliyor. Bu “kiremit-panel”ler bir evin elektrik enerjisi ihtiyacının neredeyse tamamına yakınını karşılıyor.
Gaziantep Şahinbey’de 6-7 ay önce açılan Hasan Kalyoncu Üniversitesi’ni hatırlayalım. Lisanssız güneş enerjisi santrali imkânını kullanarak Üniversite yerleşkesinin tüm elektrik ihtiyacını karşılayan ilk eğitim kurumu oldu. Ortalama 245 kilovatsaat elektrik enerjisi üretip günlük 79 konutun elektrik ihtiyacını karşılıyor. Üniversite bu yatırımıyla elektrik giderinden yılda 101 bin lira tasarruf ediyor ve karbon salınımı olmadığı için de 14 bin ağaca hayat veriyor.
Eğer güneş panelleri ithalata dayalı olmayıp tamamen yerli üretimle daha ucuza mal edilip satılabilse evler ve konut sitelerinin de güneş enerjisine geçmeleri işten bile değil.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.