Demirtaş’ın adil ve tarafsız yargısı nerede?

A -
A +
7 Haziran seçimleri öncesinde, Ahmet Hakan’ın programında; CNN Türk’te saz çalıp gerdan kırdığı zamanlardı Selahattin Demirtaş’ın.
Tayyip Erdoğan için sık sık aynı şeyi söylüyordu:
“Yargılanacaksın!”
Seçimde HDP yüzde 13 oy alıp Meclis’e 80 milletvekili sokunca iyice coşmuş, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan için aynen şöyle demişti:
“Korkma, asmayacağız seni! Adil yargılayacağız.”
Demirtaş ailesi içinde bir görev paylaşımı var. Selahattin’e ağzı laf yapıyor diye “Sen siyasetteki temsilcimiz olacaksın” dediler. Ağabeyi, eski DTP Başkanı Nurettin Demirtaş ise PKK üst yönetiminde görev alıp Kandil’e yerleşti. Oradan canlı bombalara istikamet verip, yüzlerce insanı katlederek kendini patlatan canlı bomba kadına ağıtlar yakan yazılar kaleme almakta.
Selahattin’in ağabeyi Nurettin Demirtaş’ı kıskandığı kanısındayım. Gözünü kan bürümüşlükte aşağı kalmamak için Kobani gerekçesiyle ayaklanma çağrısı yapmasının sebebi bu. Onun provokasyonu ile HDP ile PKK’ya bağlı teröristler 52 masum insanı katletti. 17 yaşındaki Yasin Börü’de sembolleşen bu katliamlar Selahattin Demirtaş’a saz çaldıran kesimde hiç etki oluşturmadı. O sırada aynı televizyonda program yaptırılan Cüneyt Özdemir, canlı yayınına katılma gafletinde bulunan Yasin Börü’nün annesine “Oğlunuz DAEŞ üyesi miydi?” diye soracak kadar alçaldı.
Selahattin Demirtaş 7 Haziran’dan sonraki tüm konuşmalarında, güç şehvetiyle kendinden taşıyordu âdeta. Meclis grup toplantısında “Eğer bu meseleyi çözemezsek, yarın öbür gün, Ankara’da, şurada, burada bombalar patlar, suikastlar düzenlenir” diye tehdit ediyordu. Milletvekili arkadaşlarının canlı bombaların evine taziyeye gitmesini, teröristlerine cenazesine katılmalarını normalize ediyor, PKK terörünü meşrulaştırıyordu söylemlerinde.
Dün sabaha karşı gözaltını alındıktan sonra çıkarıldığı savcılık makamında verdiği ifadede “Ben adil ve tarafsız bir yargı huzurunda hesap vermekten asla çekinmiyorum. Veremeyeceğim hiçbir hesabım da yoktur. Ülkemizde yargının saygınlığı ayaklar altında iken, düğmesiz olan cübbelerini iliklemeye çalışan böylesi bir yargılamanın öznesi olmayı da asla kabul etmeyeceğim” demiş.
Haklı Demirtaş.
Asıl adil ve tarafsız yargı, ağabeyi Nurettin Demirtaş’ın yöneticileri arasında olduğu Kandil’de. Kandil’deki üst mahkeme. Yerel mahkemeler de var.
Önemli davalara bakan bir avukatın anlattıkları şöyle:
“Geçenlerde bir müvekkilim geldi. Aleyhine bir karar çıkmış. Üst mahkemeye itiraz edecekmiş, yardım istiyordu. Ben de kararı isteyince verdi. Bir de ne göreyim. Meğer davaya PKK’nın yerel mahkemesi bakmış. Karar müvekkilimin aleyhine çıkmış. O da PKK’nın bir üst eyalet mahkemesine itirazda bulunmak istiyor. Davaya bakamayacağımı söyledim.”
Aslında avukatın asıl şaşırdığı ve tabii bizi de şaşırtan, vatandaşın bu durumu, yani PKK’nın Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde resmî mahkemelere paralel olarak mahkeme kurmasını, orada yargılanmayı ve kararlarını meşru karşılamış olması.
Bu anekdot Hürriyet yazarı Murat Yetkin’den.
Bir Kürt yazar var. Yıllarca hapis yatmış ve şu anda Almanya’da yaşayan bir yazar; Selim Çürükkaya.
Kitap ve makalelerinde PKK’nın “halk” mahkemelerinde “aldığı kararlarla” nasıl örgüt içi infazlar yaptırdığını anlatır.
Abdullah Öcalan bile bunu yargılanırken itiraf etti. Duruşma tutanaklarından:
“Sanık bizzat duruşmada bu şekilde örgüt içi cezalandırılmalarla onlarca örgüt üyesinin öldürüldüğünü belirterek Şahin BALİÇ, Cemal Kod, Korgir Kod, Cemil IŞIK’ın cezalandırılarak öldürüldüğünü, Şemdin SAKIK’ın da ölümüne karar verildiğini, ancak infaz edilemediğini açıkça anlatmıştır." 
Aslında Öcalan’ın kişisel sohbetlerine atıfta bulunarak örgüt içi infaz sayısının 15 bini bulduğu söylenmekte. Keza aktaran kişi de kardeşi Osman Öcalan’dan başkası değil.
Selahattin Demirtaş’ı en iyisi PKK’nın halk mahkemeleri gibi bir “bağımsız ve adil” mahkemenin yargılaması.
İfadesine aldanmayın. Biliyor aslında adil ve tarafsız yargılanacağını. Korkusu yok bu yüzden. Yoksa ödlektir. PKK bir diskur çekmeye görsün. 7 Haziran seçimlerinin ardından bu yine coşup “Kürt ve HDP’li olmayanlara borçluyuz bu sonucu” deyince Kandil’den hemen ayar verilmiş, “Bu sonuç bizim gerçek gücümüzdür” diye geri vitese takmıştı anında.
Şimdi ifade verdiği savcının önünde böylesine Alfred Dreyfus cakası satmasının sebebi de bu. Merak etmesin bir beyaz Türk yazar yakında onun için Emile Zola gibi “J’accuse” yani “Suçluyorum” diye başlayan makale kaleme alır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.