Suikast mesajı; Kabağın da sahibi var

Hikâye çok ünlüdür.

Bir derviş saçını sıfıra vurdurmak için berbere girer. Berber tam kafasının yarısını tıraş etmişken içeriye bir “kabadayı” girer. Kafasına okkalı bir şaplak atarak “N’aber be kabak, kalk bakalım, ben tıraş olacağım” der. Derviş sözleri yutar dervişliğinin gereği ve kalkar. Ama kabadayı tıraş boyunca alay eder, aşağılayıp durur dervişi; kabak aşağı, kabak yukarı... Sonunda tıraşı biter bitmez dükkândan çıkar ama bir anda sürücüsü olmayan bir at arabasının hızla üzerine doğru geldiğini görür. Ama zamanında kaçamaz Kabadayı. İki atın ortasına denge için yerleştirilen sivri demirin böğrüne girmesi üzerine oracıkta can verir. Dükkânın önüne çıkan berber ise dervişe dönüp, “Biraz ağır olmadı mı?” der. Derviş utangaç, “Vallahi gücenmedim. Hatta onun için dua ettim. Ama ne yapayım ki kabağın da bir sahibi var” diye cevap verir.

İşte FETÖ’cüler bu güzel anlatıyı, çılgın gibi paylaşıp kirletmekle meşgul son zamanlarda.

Asıl amaçları ise çirkin maskelerinin altından sırıtıyor:

Epey oldu, tesadüf bir kahvehaneye girmiştim. Ekranda Tayyip Erdoğan vardı ve izleyen kalabalıkların arasında da “Sayın Cumhurbaşkanım buraya bekliyoruz” diye yazan bir pankartın altında bir grup. Erdoğan da “Geleceğim, biraz bekleyin” diyor. Kahvedekiler ise “Yahu nereye gidiyorsun, ocağımızı mı söndüreceksin?” diye bağırıyor.

Sevginin büyüklüğü böyle. Korkuyorlar onun için.

FETÖ’cülerin Emine Erdoğan’a çok öfkeli olmalarının, Fuat Avni adlı trolün sık sık hakaret etmesinin sebebi ne sanıyorsunuz? Emine Hanım’ın, Cumhurbaşkanı’nın yiyecek, içecek ve giyecek dâhil her ihtiyacı ile yakından, bizzat ilgilenmesi ve denetlemesi.

Bu yüzden “Dikkat!” diyorum.