Barzani’nin bağımsızlık kararı… Yeni bir kriz mi?

A -
A +
Sonunda açıklandı. Resmî adıyla Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı olan Mesut Barzani parlamentoda yer alan siyasi parti temsilcileriyle Erbil’in Selahaddin kasabasında bir araya geldi ve 25 Eylül’de referandum, 6 Kasım’da da milletvekili seçimlerinin yapılmasına karar verdiklerini açıkladı.
Bağımsızlık Irak Kürdistanı’nın öteden beri gündeminde.
Ama hep “Şimdi zamanı mı?” sorusuyla karşılaştılar bugüne dek.
Dört gün önce IKBY Sözcüsü Sefin Dizayi Habertürk gazetesinden Nalân Koçak’a verdiği röportajda buna karşı bir soruyla cevap verdi:
“Kürtler için son 100 yıldır şartlar ne zaman müsait oldu? Hangi şartlar olursa uygun olacak, biri bize anlatsın. Bizce şartlar uygun.”
Barzani’nin referandum kararı iki nedene bağlı olarak gelişti.
1-Barzani’nin görev süresi doldu ve muhalefetin bastırmasına rağmen seçimlere gidilmiyordu. Kendinden sonra kim gelecekti ve seçilebilecek miydi? Özellikle dış destekli ve Soros’cu Goran (Değişim) Partisi’nin ne yapacağı hiç belli değildi. Öte yandan Talabani de vardı. O hâlde referandum kararıyla seçimleri öteleyebilirdi. Dahası referandumdan çıkacak evet kararının rüzgârını arkasına alabilirdi. Nitekim bunu yaptı ve 25 Eylül Referandum, 6 Kasım da milletvekili seçimleri için belirlenen tarihler oldu.
2- Adil olmak gerekirse Sefin Dizayi’nin dediği gibi şartlar Kürtler için hiç uygun olmadı yüzyıllardır. Bu gidişle de hiç olmayacak. Ancak öyle görünüyor ki Barzani yönetimi bu kez “şartlar meselesi”ni tersten okuyup, Orta Doğu’daki şu son kargaşayı fırsat bilerek referandum kararı almışa benziyor.
 
BAĞIMSIZLIK KARARININ FATURASI KİME ÇIKAR?
 
Şimdi sorulan soru şu:
Bu kararın IKBY ve Barzani’ye faturası olmaz mı?
Bağdat merkezî yönetimi hemen sert bir biçimde protesto etti. Keza Türkiye Dışişleri Bakanlığı da öyle. Beklenen bir kınamaydı ve çok eminiz ki Barzani yönetimi açısından sır değildi.
Peki, “Türkiye ne yapmalı ve ortaya çıkan nur topu gibi yeni krizi nasıl yönetmeli?” sorusuna cevap vermeden önce şunu belirtmek gerek.
Evet, Barzani Orta Doğu’daki son krizi, “Nasıl olsa kimse bizimle ilgilenecek durumda değil” diye fırsata çevirmek istiyor ama bu yeni bir krizin fitilini ateşlemez mi? Misal Irak merkezî hükûmeti Haşdi Şabi adlı vahşi Şii milis gücünü üzerlerine salarsa bu yeni bir etnik ve mezhebi çatışmanın sebebi olmaz mı? Elbette Peşmerge güçleri Haşdi Şabi’ye karşı direnebilir ama her iki taraftan da ağır kayıplar olur.
 
TÜRKİYE BU OLASI KRİZİ NASIL YÖNETMELİ?
 
Tabii çıkarlarına uygun yönetmeli.
Ama öncelikle Türkiye sınırları içindeki etnik Kürt nüfusuyla ilgili bir “ayrılma paranoyası”ndan kurtulmak gerek. Çünkü böyle bir sosyolojik ve siyasi veri yok elimizde.
İkincisi Türkiye sert tepkisini ortaya koysun, tamam. Zaten IKBY ve Barzani de durumun farkında. IKBY yöneticileri Ankara’ya geldiklerinde bu konuda sürekli nabız yokladı, yaptıkları görüşmelerde yol haritaları konusunda defalarca tartışmalar yürüttüler. Lâkin Kürdistan yönetimi tarafından açıkça belirtilmese de bağımsızlık için Ankara’ya ciddi şekilde umut bağlanmış durumda. Ankara ise sakal ve bıyık ikilemi içinde.
Yapılacak şey belli aslında. Olan biteni içeriden izlemek, uluslararası kamuoyunun ve diplomasinin nabzını tutmak ve her zaman öne geçici proaktif tutum alabilmeyi başarabilecek adımlar atmak.
Bunun ne manaya geldiğini hükûmet ve Dışişleri yetkilileri çok iyi anlıyor.
Şu bilinmek zorunda. Türkiye Suriye’nin de Irak’ın da toprak bütünlüğünü tanıyor ve buna önem atfediyor ama de facto bir durumda çıkarlarına uygun olan yolu seçmek ve geleceğini garantiye almak zorunda. Kaldı ki Türkiye eğer dağılmış bir Suriye ile baş başa kalırsa karşı olacağı şey Kürt devleti değil, PKK-PYD devleti olacaktır. Türkiye Kürt halkının kuşkusuz sınırlarının ötesinde bir devlet kurmasının gerekliliği konusunda kuşkulu ama eğer söz konusu olan bir terör devleti ise tepkisi de farklı tezahür edecektir.
Bu bağlamda Irak Kürdistanı’nın bağımsızlık ilanı için referandum kararının sonuçlarını görüp ortaya çıkabilecek krizi yönetebilmek açısından şimdiden bir çalışma yürütülmesi gerektiği aşikâr.
16 Nisan referandumundan önce Barzani’nin partisi Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) yetkilileri Mardin Midyat’ta düzenledikleri basın toplantısında Türkiye’deki Kürtlere EVET oyu verilmesi için çağrı yaparken de kuşkusuz bugünleri hesaplamışlardı.
Bu kadarcık vizyonun bizde de olması gerekir düşüncesindeyim.
Dışişleri resmî politikamızın gereğini yapıp beklemeye koyulacaktır her zamanki gibi ve olaylar yaşandıktan sonra biz geriden nal toplayacağız gibi bir his var içimde, o yüzden söylüyorum.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.